otuz dokuzuncu bölüm | ela gözlüm

675 35 3
                                    

Hepimiz sakince oturuyorduk. Sessizce. Bir tek arada Saadet ablanın aldığı nefes sesi duyuluyordu. Bir de Cumali abinin burnundan verdiği hırıltılı nefes.

İki saat önce mahalle kahkahalarla yankılanırken, şimdi tek duyduğumuz şey nefes sesiydi. Komikti.

Kimse kalmamıştı. Herkes gitmişti. Celasun; Damla abla, Yasmin, Cennet ve Sultan anneyi eve bırakmaya gitmişti. Sadece Koçovalı'lar ve bir tane Erdenet kalmıştı. Terleyen elimi Akın'ın elinden çekmek istedim, çekmeye çalışınca parmaklarını daha da sıktı. Zorlamadım.

Kafama sıkmak istemiş, hatta istemekle kalmayıp tetiği bile çekmiştim. Sadece mermiler, Yamaç abinin müdahalesiyle kafamı patlatmak yerine kapalı berberin camlarını patlatmıştı. Sonrasında ben ne yaptığımın, kendime değil de Akın'a ne yaptığımın farkına varıp olduğum yerde şoka girerken Akın astım krizine girmişti. Ben şaşkınlıkla yerimde beklerken onlar Akın'a yardım ediyorlardı. Bir de karşımda Yamaç abi bana bağırıyordu tabi.

Şimdi, o seslerin yerini sadece sessizlik almıştı. Konuşmaya korkuyorlardı. Biri bir laf söylese hepsi konuşmaya başlayacaktı. Birinin tek kelimesini bekliyorlardı.

Akın'ın elini bırakamadan yavaşça sandalyeden kalkmaya çalıştım.

"Nereye Ceylan?"

"Lavaboya gidecektim Cumali abi."

"Damla'yla birlikte gidin." Kafamı salladım. Damla ablayla birlikte aşevindeki lavaboya gittik. Sadece elimi yüzümü yıkayacak ve su içecektim. Korkmalarına gerek yoktu, bir daha yapmazdım. Yapamazdım.

"..ölür müsün öldürür müsün.. Da sen dur amca, dur. Ben soracağım Songül'den hesabını, dur sen."

"Saçma sapan konuşma Akın. Halledeceğim ben." Damla abla dinlediğimi anlayınca yüksek sesle öksürdü, onlar da konuşmalarına ara verdiler. Aşevinden çıkıp tekrar ikimiz de yerimize oturduk.

Akın tekrar elimi tutmadan önce bir yudum rakı aldım ve tabağımdaki kavun parçasını ağzıma attım. Rahatlık mı denir bilemediğim şey nedense üstümdeydi. Gider miydi bilinmez.

"Hasbinallah.." Cumali abinin lafına omuz silktim. Akın tekrar elimi tuttu. Sanki elimi bırakırsa, herhangi bir şeyle kendimi öldürecekmişim ve buna engel olamayacakmış gibi hissediyordu. Sadece bunu ona yaşattığım için üzgündüm, ve ölemediğim için pişman.

"Kızım sen manyak mısın?" diye girişti lafa tekrardan Cumali abi. Ben de biri ne zaman konuşacak da linç girişimine uğrayacağım diye bekliyordum. Damla abla kocasının kolunu tutarken ona önemli değil dercesine baktım. Efsun hâlâ buradaydı, sessizce oturuyordu.

"Sen psikopat mısın yavrum? Sen beynini peynir ekmekle mi yedin?!"

"Ihıh." dedim ve kafamı yukarı salladım. Bu sefer Akın 'hasbinallah' diyince tebessüm ettim.

"Ulan Eylül, ulan Eylül.. Erkek olsaydın da görseydim ben seni. O silahı kafana dayayacaksı- tövbe estağfurullah." Cumali abinin sözü biter bitmez Yamaç abi ciddiyetiyle lafa girdi.

"Şaka maka.. Eylül, sen cidden sıyırdın mı?" Boğazımı temizledim.

"Hayır abi, ne haddime." Akın beni kendine dogru yasladığında sesimi çıkarmadım. Kendimi bunun için de affetmeyecektim, ona yaşattığım korku için.

"O zaman sorun ne? Efsun mu? Eve gittiğinde yok, ben miyim; istersen bir daha görme kızım." Önündeki rakıdan bir yudum aldı. Akın içine temiz havayı çekerken saçlarımı bir kez daha öptü. Kolumu beline sardım.

"Bir daha olmaz abi. Ne yaptığımı bilmiyordum, farkında değildim." Aslında olurdu, ama olmazdı işte.

"Lan her kriz geçirdiğinde kafana silah mı dayayacaksın kızım se-"

doomsday | akın koçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin