dördüncü bölüm | hiç

1.4K 83 10
                                    

"Eylül hadi gel seni evine götüreyim."

"Dokunma bana Akın, çek ellerini üzerimden."

"Sakin ol şampiyon.."

Yüzüne bile bakasım gelmiyordu. Başkalarının isteğiyle benimle birinin ilgilenmesi zoruma gidiyordu. Bunu yapan kişinin Akın olması da beni yıpratıyordu. Birbirimizden uzaktık, ama biz çocukluk arkadaşıydık.

Biz arkadaştık.

"Zorlama hadi,"

"Amcanlar istediği için götürmek zorunda değilsin. Ben onlara senin yerine hesap veririm."

"Ben istiyorum eve gitmeni, dinlenmeni. Amcamlarla bir ilgisi yok."

Sustum, daha fazla cevap verecek hâlim yoktu. Her şeyden uzak durmak istiyordum. Eve gidip oradan hiç çıkmamak.

Yavaşça ayağa kalkıp kapıya yöneldim. Onun hala sokakta duruyor olabileceği aklıma gelince duraksadım.

"O hâlâ.."

"Hayır, onu götürdüler." Kafa salladım. Kahveden çıkmadan önce omuzlarımda duran ceketini ona uzattım. İtiraz etmeden hızlıca üstüne giydi. Kahveden birlikte çıktık. O kapıyı kilitleyip kepenki indirirken yerdeki ize doğru yürüdüm. Bunun yanlış olduğunu beynim bana binlerce kez söylerken ben bakmaya devam etmiştim.

Kandı, bolca kan vardı.

Koşar adımlarla kenara eğilip istifra ettim. Tutamamıştım.

"Niye beni beklemiyorsun? Dur.. tamam."

Yavaşça eğildiğim yerden doğrulurken Akın elindeki ıslak mendille ağzımı sildi. Onu yere fırlatıp yeni bir tanesiyle ferahlamam için yüzümü silmişti bile.

Ona şaşkınlıkla baktım. Bu sefer şaşkınlığımı gizleyememiştim.

"Ne öyle bakıyorsun? Ara sıra insanlığımız tutuyor işte."

Hafifçe kıkırdadım.

"Sağol, seni de bu duruma maruz bıraktım ama.."

"Yok, ben kendimden alışığım."

O caddeye girmeden direkt ara sokağa girerek yürümeye başladık. Ceketimi iyice birbirine kavuştururken Akın üstündekini bana vermek için çıkaracaktı ama onu engellemiştim.

"İçkiden başını kaldırmıyorsun herhalde."

"Su gibi."

"Niye? Ne derdin var?"

"Ne derdim olduğunu bilsen yanımda nefes bile almazdın Eylül." Sesi sert ve tok çıkmıştı. Onun için önemli bir konu olmalıydı.

"O kadar emin olma." diye mırıldandım.

Evimin önüne gidene kadar daha fazla konuşmamıştık. Yol boyunca olanları düşünmüştüm. Erdenet'leri, savaşı, Arık'ın kanlı bedenini.

Ölümü hiç bu denli yakınımda hissetmemiştim.

Bıçaklandığımda bile.

O zaman birilerinin beni kurtaracağını biliyordum, ölümden ne kadar korksam da bugünkü kadar korkmamıştım.

Ölü bir bedene ilk defa bu kadar yakından bakmış, ilk defa birinin ölümüne şahit olmuştum.

Geldiğimizde ona istemsizce bir teşekkür borcum olduğunu hissetmiştim. Ama ben konuşmadan o konuşmuştu.

"Babanı bulmak ister misin?" Sorduğu soruyla ona bakakalmıştım. 3.5 aydır tek düşündüğüm buydu. Öz babamı bulmak ister miydim?

"Bilmiyorum Akın. Öz babamı bulursam beni Çukurdan koparır diye korkuyorum, kötü biri olmasından korkuyorum."

doomsday | akın koçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin