on dördüncü bölüm | korumak

1K 49 14
                                    

"Kurtuldular, kurtuldular!"

Çıktığı balkondan bağırmasıyla irkilmemiş, gözlerimi yerdeki mermerlerden çekmemiştim. Sustum, içimdeki annesi hasretinden yanıp tutuşan çocuk susmadı ama ben bir kez daha sustum.

Yamaç abinin bağırışından on yedi dakika kırk üç saniye sonra araba park edişi sesi duydum. Kapıları açıldı, on bir saniye arayla kapandı. Balkondan inmiş baba adayıyla hem Akın, hem de Cumali abi sarılmışlardı.

"Amca bir yerde Meke'yle Metin abi, bir yerde Medet'le Aliço duruyor. Sabah biz yine gideceğiz zaten." Akın'ın sesi sona doğru alçalırken içeriye girdiklerini gölgelerinden anlamıştım.

Gözümü ortada duran, çatlamış mermere dikmiştim. Oradan bakışlarımı tek bir saniye bile ayırırsam, kahve yıkılacakmış gibi hissediyordum.

"Bebe, neden konuşmuyor Eylül? Baksana, duymuyor bile."

"Abi, bilmiyorum ki. Sordum, sustu. Bana da böyleydi gittiğinizden beri."

Sandalyesini yanıma çekip oturan Akın'ı da yeni farketmiştim.

"Eylül, ne söyledi sana Kulkan? Hadi anlat bize de." Kafamı olumsuz anlamda salladım. Üçünün de benimle birlikte mermere baktığını hissetmiştim.

"O mermeri değiştirelim, çok göze batıyor."

Cumali abi ve Yamaç abi, oflayarak derin nefes verip kahvenin önüne çıktılar. Ne ara böyle gölge hesaplamayı nereden öğrenmiştim?

"Eylül, bir bana bak gözünü seveyim." Eli çeneme değdiğinde bütün tüylerim diken diken oldu. Bakışlarımı mermerden çekip onun gözlerinin içine baktığım an, gözlerim dolmuştu.

"Güzelim bana ne olduğunu söyle, ne söyledi sana orospu çocuğu?"

"Lan bu kim! Dur lan, Salim yakalayın şunu!" Dışarıdan gelen bağırışla kafamı çevirdim. Akın yerinden kalkarak silahıyla kapıya yöneldi. Arabanın gittiğini görünce ben de gittim.

Sokağın ortasındaydı.

Annemin cansız bedenini sokağa fırlatıp gitmişlerdi.

Acıyla bağırarak cansız bedeninin yanına koştum. Bağırışımla birlikte birkaç tane insan çoktan sokağa gelmişlerdi bile.

Kurşunu alnının tam ortasından yemişti. Kan, muhtemelen yere düştüğünden dolayı önce sağ tarafa, sonra da boynuna doğru akmıştı. Kafamı karnına koyarak ağlamaya devam ettim. Bir elini sımsıkı tutarken bir elini saçıma koymuş mırıldanıyordum.

"Affet beni, nolur affet beni.."

Omzumda hissettiğim elle irkildim ve arkama döndüm.

"Dokunma bana! Bana dokunma! Bu muydu senin herkesi koruyacağız diyişin, ha! Bu muydu?! Böyle mi korudun sen beni, annemi?" Nefesim kesilircesine hıçkırdım. Elimin tersiyle gözlerimi sildim ve bağırarak devam ettim.

"Ben annemi öldürdüm! Ben senin doğmamış çocukların yaşasın diye, sırf seni sevdikleri için bu duruma düşen iki kadın yaşasın diye annem ölsün dedim ben." Dizlerime doğru kafamı yaslayıp ağlamaya devam ettim.

"Kimsesiz kaldım ben, benim kimsem kalmadı ben annemi öldürdüm. Ben annemi öldürdüm." dedim dizlerimden kafamı kaldırmadan. Yamaç abi geriye doğru gidip kahvenin önünde duran sandalyeye abisi gibi çöktü. Kendimi geriye doğru attı kısa bir çığlık atınca Akın yanıma çöktü. İstemsizce ona döndüm.

"Akın ben ona yalvardım, yapma dedim. Benim canımı al, nolursun kimseye zarar verme dedim. Midem bulana bulana abi dedim, içinde hiç abilik duygusu yok mu diye ona ağladım." Derin hıçkırığım sözümü kesmişti. Kafamı göğsüne doğru yaslayıp annemin yaptığı gibi yanağımı okşayınca daha çok ağlamaya devam ederek konuştum.

doomsday | akın koçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin