yirmi dördüncü bölüm | ilaç

765 40 6
                                    

Astım spreyimden derin bir nefes aldım.

"Kolunuzu bana doğru uzatın lütfen." Hemşireye kolumu uzattım. Kanımda uyuşturucu olup olmadığını kontrol edecekler, sonrasında psikiyatristle görüşmeye alacaklardı. Psikiyatriste gidene kadar geçici bir oda vermişlerdi, o zamana kadar birilerinin yanımda durabileceğimi söylemişlerdi.

Burada kalmak istemiyordum. Uyuşturucu kullanmamıştım, delirmemiştim. Beni buraya kapatıp saçma sapan ilaçlar vereceklerdi. Ben birilerinin hayalini görmeye razıydım.

Hemşire kanı aldıktan sonra bize söylenen odaya geçtik. Akın'a ne kadar gelmesine gerek olmadığını söylesem de dinlememişti. O da biliyordu çünkü burada kalmak istemeyeceğimi.

Delirdiysem de kalmak istemiyordum. Eve kendimi kapatırdım, kimseyle görüşmez böylece herkesin hayal olduğunu düşünür ona göre davranırdım. En kötü kendimi öldürürdüm.

Ama burada kalmak istemiyordum.

Akın oturduğu yerde sadece beni izliyordu. Konuşmuyordu. Ben zaten ona kızgındım beni buraya getirdiği için, konuşmayacaktım.

"Kan sonuçlarınız 30 dakika sonra çıkacak, isterseniz bahçede hava alabilirsiniz. Sonrasında doktor gelecek sizinle konuşmaya."

"Tabii, teşekkür ederiz hemşire hanım."

Akın oturduğu tekli koltuktan kalkınca ben de kalktım. Kollarımı birbirine kavuşturmaya çalışırken üstündeki ceketi çıkartıp verdi.

Ver tabi, nasıl olsa uzun bir süre buraya kapatacaklar beni göremeyeceksin.

Nefesimi sesli verirken uzattığı eli görmezden gelip koridora çıktım. Biraz hızlı gidiyor olmalıydım ki merdivene gelene kadar anca yetişmişti.

"Tutmayacak mısın? Ciddi misin?" Ağzını yüzünü yemek istesem de kendimi tuttum.

Beni hastaneye getirdiği için kızgındım ama bir daha onu ne zaman görür ya da ne zaman ellerine dokunabilirdim bilmiyordum. Kendi kendime sakinleşmeye çalışarak elini tuttum. Beraber yavaşça bahçeye indik, hava biraz esiyor diye kimse yoktu.

Banka oturduk. Elini bırakmadan cebimden sigara paketimi çıkarıp sigara yaktım. Akın'a uzatmadan tekrar cebime sıkıştırdım ve omzuna başımı yasladım.

"Niye bana vermedin?"

"Sana yasak."

"Belki hastasıyız, Allah Allah.."

"İçer misin?"

"Hayır."

Depodaki konuşmamızı tekrar edince kahkahalara boğulduk, sonrasında dakika geçmeden bu sefer hüzüne. Gitmek istiyordum, burada kalmak istemiyordum. Neden kimse bana yardım etmiyordu?

Sigaramı bitirene kadar sesimi çıkarmadım, baş parmağımla kavradığım elini okşadım. Onsuz kalmak istemiyordum. Sigaramı yere attım.

"Akın-"

"Hayır Eylül, uzatma."

Sinirle elimi çektim elinden, kafamı kaldırdım.

"Eylül, yapma şöyle nolursun güzelim ya.."

"Ne istiyorsunuz benden ya? Ben kalmak istemiyorum burada, tek kalacağım ben ben tek kalmak istemiyorum."

"Konuşmadık mı biz bunları gelmeden önce?" dedi sakince. Ben ne kadar sinirli ve tepkiliysem, o o kadar sakin ve tepkisizdi. Yerimden kalkıp bankın önünde ileri geri yürümeye başladım.

"İstemiyorum burada kalmak, istemiyorum. Anlaması neden bu kadar zor bunu ya? Beni kapatacaklar odalara, sabahlara kadar tek başıma kalacağım. Kim bilir ne saçma sapan ilaçlar verecekler.."

doomsday | akın koçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin