elli altıncı bölüm | adin

553 28 18
                                    

Biraz geçiş bölümü gibi oldu, kusura bakmayın.. iyi okumalar❤❤

"Gözde biliyor mu?" Akın kafasını sağa sola salladı. Arabadan inmeden önce şalımı düzelttim. Beraber arabadan indik, bagajdaki suları aldık. Ben İdris amcanın mezarına su dökerken Akın hemen yanında olan babamın mezarına su döküyordu.

"Neden söylemediniz?"

"Ben izin vermedim," Kahraman abinin mezarına suyu dökmeye devam ettim. Konuşması için sustum. Söyleyip söylememeleri arasında hangisi mantıklı olandı diye düşünüyordum ama kendimce karara varamamıştım.

"Çünkü senin ölmediğini biliyordum. Ölmediğin halde boşu boşuna ortalığı karıştırmaya gerek yoktu." Ben Sena abla, Nedret abla ve Acar'ın mezarına suyu dökerken, o babasının mezarına su döküyordu. Çok yavaştı, sanki suyu dökerken bir yandan onunla iletişime geçmeye çalışıyormuş gibiydi.

Elimdeki su şişesini yere bıraktım ve hepsi için dua okudum, sonrasında sadece mezarlara baktım. İlk başlarda o kadar kalabalıktık ki, tam olarak aileydik belki de. Yamaç abi yoktu, Akın yoktu. Belki de ben bile yoktum. Ama onlar vardı. Varlıkları bile yeterdi.

"Sevgilim," Çatallaşmış sesiyle acıyla gülümseyerek ona döndüm.

"Gönül ablanın mezarını sulamamışsın." Omuzlarım çöktü. Hala onun mezarına bakmaya çekiniyordum. Katili bendim, engelleyememiş ve resmen ölüm emrini ben vermiştim. Mezar taşına bile bakacak yüzüm yoktu.

Benim annemin mezarına gitmeyeceğimi anlayınca kendisi şişede kalan suyu mezara döktü. Mezarlardaki dalları, düşen kurumuş yaprakları temizlerken hemen aşağıdaki mezar aklıma geldi.

Akşın Koçovalı Gümüş.

Ben onun mezarına inerken Akın hemen peşimden gelmiş, kolumu tutmuştu. Kolumu ondan çekme gafletinde bulunmuştum istemeden. Kolumdan tutmasını anlamdıramamıştım, ta ki kendi mezar taşımı görene kadar.

İnsanın kendi mezarını görmesi kadar garip bir şey yoktu sanırım. Ne böyle bir şeyi görmeyi, ne de gördüğümde bu kadar şoka gireceğimi beklemiyordum.

Dizlerimin bağı çözülmüş, Akşın ve kendi mezarımın arasına çökmüştüm. Akın elindeki suyu yere bırakıp yanıma oturdu. O da şoka girmemi beklemiyor gibiydi, benim gibi.

"İstersen hemen yıktırabiliriz bunu.."

"Gerek yok, illa bir gün gireceğim zaten." Sesimin titremesine engel olamamıştım. Akın, hareket etmeyeceğimi anlayarak yanımdan kalkmış ve Akşın'ın mezarına su dökmüştü. Gözüm mezar taşıma takılırken yazılan isme baktım.

Eylül Adin Koçovalı

Sadece kimlikte yazılan, Fatih Ceylan'ın asla kullandırtmadığı ve kimsenin bilmediği ismim de yazılmıştı. Adin.

Soyadımın ne Ceylan, ne de Erdenet yazılmış olmasına sevinirken Koçovalı yazışı istemsizce gülümsetmişti.

"Teşekkür ederim."

"Ne için?" Gözlerimle mezar taşını gösterdiğimde eğilip saçlarıma öpücük kondurdu.

"Ben de teşekkür ederim." dedi ben derin bir nefes alırken. İsmimden bahsettiğini biliyordum. İronisine karşılık bir cevap vermedim. Oturduğum yerden yavaşça kalkarken belimden tutarak destek verdi. Hiçbir şey yapasım kalmamışken kabaca mezarlara baktım. Su dökülmemiş mezar kalmadığını görünce arabaya doğru yöneldim. Peşimden sessizce gelip arabaya bindi.

"Akşam evde yemek olacakmış, ne yapalım eve mi gidelim yoksa başka bi yere mi gidelim?" dedi mezarlıktan çıkarken.

"Eve gidelim, yardım ederim evdekilere."

doomsday | akın koçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin