elli üçüncü bölüm | bipolar

820 33 3
                                    

Buraya gelmeden önce kendime verdiğim sözleri yıkıyor olmak, benim daha da canımı acıtıyordu. Ona olan özlemime yenik düşüyor olmak kalbimde çiçekler açmasına sebep olurken yaşadıklarımızı unutuyor olmak beni daha da çok boğuyordu.

Akın karşımda beni iyileştirmek için, acım acısı olsun diye kıvranırken gururum kendini gösteremiyordu. Ona bu kadar kızgınken yaptığım şey ne kadar doğruydu bilmiyordum ama onu çok özlemiştim.

Dudağımı sakince öperken akan gözyaşım neyin belirtisiydi bilmiyordum. Öpüşüne karşılık vermemek için direniyordum. İçim karmakarışıktı. Çok kırgın ve kızgın olmam onunla bir olma isteğimi söndüremiyordu.

Geri çekildim istemsizce. Gözyaşımın tam üstünden bir kez daha öptü. Dudaklarıma bir kez daha öpücük kondururken iki saat önce galip gelen gururuma zıt şekilde hareket ederek bu sefer onu ben öptüm.

"Eylül.." Gözlerim kapalıydı. Açmaya korkuyordum, fikrimin değişmesinden korkuyor gibiydim. Efendim dercesine sesler çıkardım.

"Neden kızdın bana?" Bunu söylemesini beklemiyordum. Gözlerimi açtım. Yüzümde olan ellerini çekip geriye adımladım. Üstümde sadece sütyenimin olması umurumda değildi.

Yine iki dakika önce düşündüğüm şeylerin tam tersini düşünmeye başlamıştım.

Bipolar mı olmuştum, yoksa gururu ve aşkı arasında seçim yapamayan; sevdiği kadının yapma dediği hâlde başkasını bile isteye öpen adama yenik düşen aptal bir kız mı?

"Gerçekten soruyor musun bunu?" diye mırıldandım. Sonra da dayanamayıp bağırdım.

"Gerçekten bunu sorabilecek yüzün var mı senin?"

"Bana bağırma Eylül." dedi dişlerini sıkarken.

"Haketme o zaman!"

"Ben 2 aydır seni bulmak için çırpınıyorum, öldün sanıyorum ben seni! Bana yaptığın şeye bak ya.." Gözlerimi sıkıca yumdum. Kalbimin atışı tekrar hızlanmıştı. Uzun süredir hissedemediğim hislerim birden üstüme geliyor gibiydi.

"Naptın mesela? Gidip Songül'le mi öpüştün, onunla mı yattın?"

"Ben seni bulabilmek için yaptım." Dişlerini sıkarak söylemesi beni daha da delirtmişti.

Kendi kendime özür diledim içimden, olan her şeyin sinirini Akın'dan çıkaracağım için şimdiden özür diledim ondan içime fısıldayarak.

Elimdeki tişörtü ona doğru fırlattım.

"Beni bulmak için onu mu öpmen gerekiyordu?" diye bağırdım. Sinirimi, acımı, her şeye olan kızgınlığımı daha fazla içimde tutamayacaktım. Karaca'nın masasının üstünde duran kalem kutusunu yine ona fırlattım.

"Beni bulmak için yapabildiğin tek şey bu mu senin?"

"Sen benim neler yaşadığımı biliyor musun lan?!" Bana karşılık kükrerken ondan geri kalır yanım yoktu.

"Sen biliyor musun?! Ha!" Arkasını dönüp sertçe kapıya avcunun içiyle vurdu. Sinirle bana dönüp işaret parmağını sallayarak konuşmaya başladı.

"Neler yaşandığını bilmiyorsun, daha fazla konuşma." Önüme düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırırken histerikçe güldüm.

"Ben orada ondan dayak yerken sen gidip ne yaptın ne yaşadın anlatsana bana?!" Sakince bana yaklaştı.

"Kim yaptı sana bunu?"

"Kimin yaptığı herhangi bir şeyi değiştirecek mi?" Bir adım daha attı. Bu sefer geri çekilmedim, çekilmeyecektim.

doomsday | akın koçovalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin