Biliyorum finali 50. bölümde yapacaktım fakat evlendiler ve konu bitti.
Uzatıp ficin bokunu çıkarmak istemiyorum açıkçası.
Özel bölümleri -üç tane olacak zaten- arada atacağım.
Şaka falan bitti...
•••
Aylar sonra, sonunda o gün gelebilmişti. Onca zorluğa rağmen birbirimizden kopmamıştık ve bugün, birlikteliğimizi tamamen resmiyetlenecekti. Uzun zamandır bu anı bekliyordum ve şu an duygu patlaması yaşıyordum.
"Jimin şu takımıda denesene. Bu daha hoş. Bak omuzlarında altın püsküller var." Marry gösterdiği altıncı takımı gözüme gözüme sokarken, benim için hepsinin aynı olması umurunda değildi. "Marry, hangisi olduğu farketmez gerçekten. Biri olsun yeter."
"Saçmalama! Bunu giy, bu hepsinden daha iyi ve gösterişli." Elinden düşürmediği takımı ellerim arasına bıraktı. Taehyung bana çok iş bırakmamıştı. Tüm süslemeleri, halkı ve diğer krallıkları bizzat kendi düğünümüze davet etmişti.
Bana düşen tek iş giyeceğim takımı seçmek ve yemekleri ayarlamaktı. Aslında, yemekleri ayarlama işine bayılmıştım. Minhyung ve küçük bebeğim ile düğünümüzde servis edilecek yemekleri seçerken baya eğlenmiştik.
"Pekâlâ bunu giyerim. Bu arada Minhyung hazır olmuş mudur? Ya Taehyung? Şey, annem ve büyükbabamı almak için araba gönderdiler mi? Bir de yemekleri kontrol et lütfen. Şu şerbetli tatlıyı unutmasınlar sakın!" Diye önemli olam şeyleri hatırlattım yeniden ona.
Bunlar unutulmamalıydı kesinlikle. "Sakin ol Jimin. Evet Taehyung birkaç dakika önce araba gönderdi. Ve Minhyung hazırdır ancak Taehyung'tan emin değilim. Şerbetli tatlıya gelecek olursa düğünden sonra ayriyetten senin için bir tepsi daha hazırlattım."
Son cümlesine kadar gayet iyi gidiyorduk aslında. "Oh peki. Ben hazırlanayım o hâlde. Sen de gidip Minhyung'a bir bak." Gözlerim kısılana kadar sırıtıp onu kapı dışarı ettim. Evet, sırtından ittirip kapının diğer ucuna postaladım Marry'yi.
Haketmişti ama.
Ellerim arasındaki takımı o odadan çıktığında yatağın üzerine bıraktım. Marry'nin zevki oldukça iyiydi, bunu asla inkâr edemezdim. Bana neyin yakışık yakışmayacağını hemen anlıyabiliyordu.
✯
Üzerimi güzelce giyinmiş, hafif makyajım yapılmıştı bile. Hava kararmak üzereydi artık. Bu süre içinde konuklar yavaşça doldurmuştu sarayı. Taehyung, ay tam tepede olduğunda evlilik yeminlerimizi edeceğimizi söylemişti. Aslında bakılırsa, bu fazla iyi bir fikirdi.
Ay ışığı altında birlikteliğimizi resmiyete dökecektik. Muhteşem olacaktı. "Oğlum." Annemin sesini duymam ile kucağımdaki Minhyung'u koltuğa oturttum. "Anne? Gelmişsiniz!" Koşar adımlarla ikisine birden sarıldığımda, büyük babam yavaşça enseme vurdu.
"Jimin, hamile olduğunu unutuyorsun evladım. Dikkat et."
"Çok özledim sizi. Ah! Minhyung'u sizinle tanıştırayım. Torununuz, Kim Minhyung." Minhyung'u daha önce görmemişlerdi. Bu ilk görüşleri olacaktı. Onlardan ayrılıp Minhyung'a doğru ilerledim ve yeniden kucağıma aldım.
Annemin çoktan gözleri dolmuştu. Beklediğim bir manzaraydı ancak ağlamasını istemiyordum. "Anne ağlama lütfen. Al hadi, tanış onunla." Minhyung'u kucağıma alması için ona doğru uzattım. "Jiminie, oğlun aynı sana benziyor. Şunun güzelliğine bir bak. Senin küçüklüğün sanki."