-4 Ay Sonra-
Bebeğim sekizinci ayını doldurmuştu bile. Doğuma neredeyse haftalar kalmıştı. Bunun heyecanı beni oldukça germişti. Içim içime sığmıyordu sanki. Hislerim birbirine girmiş gibiydi adeta. Kraliçe ile aramız iyiydi. Bu dört ay boyunca bana iyi davranmış, en az Marry kadar yanımda durmuştu.
Taehyung bile yavaş yavaş gardını indiriyordu annesine. Min Hara ise hâlâ zebani gibi dibimizdeydi. Onunda bebeği sekizinci ayına girmişti. Agnes'in dediğine bakılırsa doğumlarımız arasında gün ya da hafta farkı olabilirdi.
Bebeğimin cinsiyeti asla benim için önemli değildi. Ben de her baba gibi onun sağlıklı bir bebek olmasını istiyordum. Ancak şu an erkek doğmasını dilemek başka çarem yoktu. Eğer minik bebeğim kız olursa maalesef Taehyung'u kaybedecektim. Ve bunu istemiyordum. Buna dayanamazdım.
"Jimin, biraz konuşalım mı güzelim?" Taehyung çekingence terasa girdi. Uzun zamandır terasta yıldızları izliyordum. Iyi hissettiriyordu bana. "Tabi. Ne hakkında sevgilim?" Derin bir iç çekti. Kötü bir durum mu vardı yoksa? Oturduğum uzun koltuğa oturup yıldızlara baktı. "Babam yarın bir sefere çıkmamız gerektiğini söyledi. Bazı krallıklarla aramızda antlaşmalar yapmamız gerekiyor."
Taehyung dört ay önce, düğünümüzün olması gereken zamanda kral olmuştu. Artık bir kraldı. Sefere çıkacağını elbet biliyordum ancak yarın, bu kadar çabuk gitmesi gerekiyor muydu cidden? Açıkçası Taehyung için çok korkuyordum. Daha önce babası ile sefere çıkmış olabilirdi, ama bir kral olarak ilk kez sefere çıkacaktı ve başına bir şey gelecek diye ödüm kopuyordu.
"Yarın mı? Bu kadar erken mi?" Gözlerim dolmuştu işte. Konu Taehyung olunca kendime engel olamıyordum. Ya ağlıyor, ya da deli gibi gülüyordum. Bazen kendimi bile anlamakta zorlanıyordum. "Ah bebeğim yapma ama. Bana yalnızlığıma dayanabileceğini söylemiştin. Akıtma incilerini lütfen güzelim." Ensemden tutup kafamı boyun girintisine yasladı.
"Ama elimde değil. Ağlıyorum işte." Mırıldandım. Sesimin çıktığından emin bile değildim. Taehyung'un evlenmemiz için kral olması gerekiyordu, evlenemesek bile olmuştu kral. Sefere çıkması gerekiyordu. Buna engel olamazdım. Sonuçta bu onun göreviydi. Yapabileceğim bir şey yoktu. "Ne kadar sürecek peki? Ne zaman döneceksin söyle bana." Sessiz kaldı bir süre.
Kendimi geri çekip yüzüne baktım. Bana değil öylece karşıya bakıyordu. "Taehyung söylesene sevgilim. Ne kadar sürecek?"
"Yaklaşık yirmi gün diyor babam. Bilmiyorum." Yirmi gün mü? Bu çok uzun bir zamandı. Çok ama çok. Bu kadar uzun zaman boyunca onu nasıl bekleyecektim. Seferlerin uzun sürdüğünü biliyordum ama bu kadar uzun olması kötüydü. "Çok uzun bir zaman ama bu..." Gözyaşlarım bu sefer gerçekten akmaya başlamıştı.
"Benim minik sevgilim beni çok mu özleyecek, hımm?" Dalga geçercesine konuştuğunda koluna yumruk attım. "Dalga geçme!"
✯
Taehyung gerçekten gitmişti. Biraz ağlayıp onuda üzmüş olabilirdim. Ama elimde değildi. Onu çok seviyordum ve ondan uzak kalmak istemiyordum. Sarayda ben, Adrian, kraliçe ve Min Hara kalmıştık sadece. Marry iki gün önce ailesini ziyaret etmek için kasabaya gitmişti. Babası hastalanmıştı sanırım.
Kraliçeye az çok güveniyordum. Ama Min Hara ile yirmi gün boyunca beraber kalmak zorunda olmak, berbat bir şeydi. "Bizde kahvaltı için masaya oturalım." Kraliçe önden yürümeye başladı. Min Hara onun arkasında, ben ise tam da yanındaydım. Başta Min Hara'ya yakın davranıyordu kraliçe. Şimdi ise onunla konuşmaktan bile kaçınıyordu.
"Ah tatlım şimdi aklıma geldi. Marry yarın dönüyormuş. Babasının durumu düzelmiş, iyiymiş." Duyduğum şeyle mutlu olmuştum. Hem Marry dönüyordu hem de babası iyiymiş. Gerçekten onun adına çok ama çok sevinmiştim. "Çok mutlu oldum. Umarım sağlığına kavuşmuştur iyice." Babasının hasta olduğunu öğrendiğinde yıkılmıştı Marry.
Onu böyle görmek beni mahvetmişti. Ilk kez bu kadar güçsüz görmüştüm onu. Bana kendimi hatırlatmıştı. Ben de babamı uzun zaman önce kaybetmiştim. Nasıl bir his olduğunu az çok anlayabiliyordum, biliyordum. Marry bana her zaman destek olmuş, arka çıkmıştı. Buraya geldiğinde onu mutlu etmek için elimden ne geliyorsa yapmaya hazırdım. O benim arkadaşımdı sonuçta.
"Umarım tatlım, umarım." Beraber kahvaltı masasına oturduk. Hava iyice sıcakladığı için bahçede yapıyorduk artık kahvaltımızı. Kraliçe benim aksime pek üzgün değildi. Böyle şeylere alışmış olmalıydı. Min Hara sesini çıkarmıyordu. Karnı en az benimkisi kadar olmasada büyümüştü. Onun için hâlâ bir şey yapamamıştık.
Olmuyordu, bir türlü yalan söylediğini kanıtlayamıyorduk. Agnes bir çok kez ona bakmış, kesinlikle hamile olduğunu defalarca söylemişti bize. Bebeğinin sağlığıda iyiydi. Güzel bakıyordu ona. Genelde odasında duruyordu Min Hara. Bizimle konuşmazdı. Yani, daha çok kraliçeyle. Biz kraliçe ile aramızı düzelttiğimizde, kraliçe onunla olan samimiyetine bir son vermişti. Gerekmedikçe, bebek dışındaki konularda ondan uzak duruyordu.
Bu yüzden Taehyung annesini affetmek üzereydi. Araları eskisi kadar soğuk olmasada hâlâ biraz kötüydü...
Hizmetliler masaya eksik şeyleride koyduktan sonra ayrıldılar bahçeden. Masada üçümüz kaldığında Min Hara sırayla bize baktı. "Efendim, izniniz olursa bugün çarşıya gitmek istiyorum." Durduk yere neden çarşıya gitmek istediğini anlamamıştım. Çokta merak etmiyordum açıkçası. Umurumda değildi Hara.
"Tamam. Jeongguk'a söyleriz bırakır seni."
"Teşekkür ederim efendim." Jeongguk'a acımıştım birden. Yazık, iyi çocuktu.
Yine sessizdi kahvaltı. Kral olmadan kahvaltılar çok sessiz geçiyordu. O bir konu bulur, yemek boyunca onun hakkında konuşurduk. Böylece hiçbirimiz sessiz kalmazdık. Güzel bir aile tablosu gibiydi. Min Hara ise bu aile tablosunda ufak bir lekeydi sadece. Ve ben Min Hara'nın hep o leke olarak kalmasını istiyordum.
Bu yüzden Tanrı'ya her gece dua ediyordum. Umarım sesimi duyar ve bana yardım ederdi. Yalnızca sesimi duymasına ihtiyacım vardı. Ulu Tanrı'm...
•••
ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM ÇOK ÖZÜR DİLERİM.
Köye geldiğimden beri en ufak bir ilham veya yazma isteği yok içimde. Havasından sanırım bilmiyorum. Bölümler çok kısa kendimi duvara vura vura öldürmek istiyorum.
Merak ettiğiniz her şeyi buraya yazar mısınız? Cevaplandıracağım hepsini. Ister kitap hakkında ister benim hakkımda.
Ben köyde çok sıkılıyorum ne yapacağım? 🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺