Tam olarak bir hafta geçmişti Taehyung'un beni aldatmasının üzerinden. Odadan çıkmıyordum. Kimseyide almıyordum içeri. Marry hariç. Bebeğim için yemek yemem gerektiğini söylüyordu. Bu yüzden sürekli yanıma geliyor, yemek yedirip tekrar gidiyordu.
Kimseyi yanımda istemiyordum. Tek başıma kalmak, sonsuza kadar ağlamak istiyordum. Her gece Taehyung kapıya gelerek sürekli beni aldatmadığını söylüyordu. Gücüm kalmamıştı. Bir haftadır ruhtan farksızdım. Yatak kalkmıyordum bile.
Yine gelmişti. Kapıya vurup ağlıyordu. Her gece yaptığı gibi. "Bebeğim, aç artık lütfen. Koskoca bir hafta oldu. Yüzünü göremediğim koca bir hafta. Aldatmadım seni. Yemin ederim güzelim dokunmadım ona. Elimi sürmedim. Tanrı canımı alsın ki bir şey yapmadım." Hıçkırdı. Sertçe kapıya vurdu bir kaç kez.
"Jimin bizim bebeğimiz var. Ben bu kadar aşağılık bir herif miyim? Hiç mi tanımadın beni. Sana bunu yapacak, canını yakacak bir adam mıyım ben? Lütfen aç kapıyı. Sensiz uyuyamıyorum. Kokun olmadan nefes alamıyorum, lütfen sevgilim." Gözlerimi hızla silerek yatağa biraz daha sindim.
Bu sefer o kadar kolay kanmayacaktım ona. Gidecektim. Yarın gece kaçacaktım bu saraydan. "Lütfen, bana güvenmek zorundasın. Karnında benim bebeğim var. Ömrünün sonuna kadar orada kalamazsın! Gerekirse bu kapıya tuzla buz ederim." Bir anda kapıya tekme atmıştı.
"Kes şunu!" Yataktan kalkıp kapıya koştum. "Sana güvenim kalmadı anlıyor musun? Barıştığımız günün ertesi sabahı yatağında o kızı görüyorum. Hem de çıp-"
"Yapma! Sana asla yalan söylemedim ben! Hâlâ anlamadın mı? Oyun oynuyor işte bize! Sen demedin mi kızın sana bakışlarını gördüm diye? Hiç mi aklına gelmiyor bu düşünce?" Ne demek istiyordu? Min Hara'nın bir oyunu muydu bu? Bunu mu demek istiyordu?
"Bana kanıtla! Beni aldatmadığını kanıtla bana! Yoksa, yemin ederim giderim bu saraydan! Sen de Min Hara ile uzun ve mutlu bir hayat yaşarsın. On beş çocukla hem de!" Cümlem biter bitmez kahkaha atmaya başladı. Ancak, bu biraz sinirli gibiydi.
"Çık kapının arkasından."
"N-ne?"
"ŞU LANET KAPININ ARKASINDAN ÇIK DEDIM!" Kapıya bir kaç kez vurduğunda geri adımladım biraz. Kapıyı mı kıracaktı bu adam? Bir kaç kez kapıya tekme attığında, yeni yapılan kapı çabucak kırılmıştı. Taehyung içeri adım attığı gibi beni bulmuş, kolumu yakalayarak kendi odasına doğru çekiştirmişti.
"Bıraksana beni! Sana beni bırak diyorum!"
"Sus."
"Susmayacağım işte! Bırak beni." Kolumu sertçe çekip beni bırakmasını sağladım. Kolumu tekrar uzatmak için bana doğru atıldığında geri çekildim. "Dokunma bana! O kıza dokunduğun pis ellerinle dokunma bana!" İşaret parmağımı yüzüne doğru salladım öfkeyle.
"O kıza dokunmadım. Odama nasıl, ne zaman girdi bilmiyorum. Yürü korumalara soracağız. Bakalım onlar ne diyecek."
"Korumaları ya sen tembihlemişsen? Beni aldatan birine neden inanayım?" Duvara biraz daha yaklaştım. Derin derin nefesler alıyordu. Sakin kalmaya çalışıyordu sanırım. "Bir hafta, bir hafta köpek gibi odanın önünde bekledim! Şu gözlerimin haline bir bak! Kan çanağına döndü ikiside!" Mahvolmuş bir haldeydi şimdi bakıyordum da.
Gözleri kıpkırmızıydı. Yumuşak, normalde her gün şekilli olan saçları birbirine karışmıştı. Gözaltları uykusuzluktan mosmordu. Üstündeki kıyafetler çok özensizdi. Dolaptan öylesine alıp giyinmiş gibiydi.
"Yemin ederim seni aldatmadım. Bana güvenmem için ne yapmam gerek?" Gücü kalmamıştı. Dik duran omuzları düştü. Geriye doğru adımladı. "Güvenimi çok sarstın. Taehyung, ben hamileyim. Benim sana ihtiyacım varken düştüğümüz şu hâle bak!"