[Kitap bundan sonra minik civcivden devam edecektir!]
•••
Taehyung ile geçirdiğimiz gecenin ardından iki hafta geçmişti neredeyse. Ancak sabah bir hayli geç kalmıştık saraya. Bu yüzden kral ve kraliçe oldukça meraklanmış ve sinirlenmişlerdi. Ancak bu siniri benden değil de, Taehyung'tan çıkarmıştı kral. Kraliçe ise her zamanki gibi beni de suçlu bulmuş, ters bakışlarını üzerimden çekmemişti.
Şu ana kadar en ufak bir hamilelik belirtisi yoktu bedenimde. Normal hamile olan kadınlar gibi kusmuyordum, başım dönmüyordu ya da bayılmıyordum. Sapasağlamdım. Korkuyordum. Ne zaman ona alıştığımın farkında değildim. Bana iyi geliyordu. Sürekli hamile olduğum gibi evleneceğimizi, beni aileme götüreceğini söylüyordu.
Ancak hamile kalamazsam ondan ayrılacaktım. Beni bırakmak zorunda kalacaktı. O yanımdayken mutluydum. Beni güldürüyor, sevindiriyor, yaptığı en ufak bir şeyde şaşırtıyordu beni. Marry'den duyduğuma göre, tüm krallıkların katılacağı şölen bu hafta olacaktı.
Eğer yanılmıyorsam bir hafta boyunca eğlencelere düzenlecek, her yerde oyunlar oynanacaktı. Daha önce hiç böyle bir şey ile karşılaşmamıştım. Ancak büyükbabamın dediklerine bakılırsa, Taehyung ve ailesi daha önce böyle şölenlere katılmışlardı.
"Jimin, şölen için kral bunları sana gönderdi." İçeri elinde bir sürü kıyafet ile giren Marry ile oturduğum yataktan kalktım ve yanına ilerledim. "Tamam. Ver dolaba koyayım." Elindekileri düşürmeden aldım ve büyük dolabı açıp düzenli bir şekilde koydum.
"Jimin bir belirti var mı?" Yanıma gelerek elini omzuma koydu. Kafamı iki yana sallayıp iç çektim. "Hayır, yok. Sana bunun olamayacağını söylemiştim Marry. Şimdiye kadar bir kadını seçseydi çoktan krallıkta prensin çocuğu olacak haberi duyulmuş olurdu." Yüzüme sinirle baktığında dudaklarımı yaladım.
Doğruları söylüyordum. Ama o doğruları duymaktan nefret ediyordu herhalde. "Bu dediklerin sakın prensin kulağına gitmesin."
"Neden prensin kulağına gitmesin Marry? Jimin söylediklerinde haklı. O bir erkek. Hamile kalamaz." Kraliçe odaya girdiğinde ikimizde korkuyla ona bakmış, önünde eğilmiştik. "Ama kraliçem, bu imkansızda değil." Kraliçe, Marry'e kıstığı gözleriyle baktığında ben bile korkmuştum.
"O zaman neden hâlâ bize bir torun veremedi? O bunun için yaratılmadı. O çocuk doğurmak için yaratılmadı Marry." Söyledikleri doğruydu ama, kötü hissediyordum. Marry sakince gülümsedi. "Kral ve prensimiz öyle düşünmüyor ama kraliçem." Marry çok cesaretlenmişti galiba.
"Sözlerine dikkat et Marry. O çok değerli canını seviyorsan, bana karşı gelmeyi kes." İşaret parmağını Marry'e doğru salladı. Çok sinirlenmişti. Sinirden kızarmış gözleri beni bulduğundan başımı yere eğdim. Ardından odada duyulan ayak sesleri ile kafamı kaldırdım. Gitmişti.
Hızla Marry'e döndüm. "Tanrı'm Marry sen iyi misin?! Nasıl konuşabiliyorsun öyle?" Omuz silkti yalnızca. Umursamıyor muydu canını yani? "Ben kraliçeden korkmuyorum Jimin. Kral beni onun eline bırakmaz merak etme. Sen kendi işine bak. Bir an önce hamile kalsan iyi olur. Yoksa kraliçe seni saraydan gönderecek, bilmiş ol."
Bir şey demedim. Diyecek bir lafım yoktu çünkü. Cevap vermeyeceğimi anladığında derin bir nefes aldı. "Her neyse. Kendini kötü hissetmeni istemiyorum." Önümde durup ellerimi sıkıca sıktı. "Önemli değil Marry. Bunu ben de biliyorum ancak, hamile kalamayacağım."
Sabır dilercesine kafasını yukarı kaldırdı. "Şu sinir bozucu halin sinirlerimi bozuyor Jimin. Biraz neşelen. Sürekli böyle konuşmaya devam edersen, gerçekten hamile kalamazsın."
"Hava almak istiyorum." Ellerimi ellerinden çektim ve terasa adımladım. Korkuluklara geldiğimde durdum ve gözlerimi kapadım. Hamile kalmaktan başka şansım yoktu. Marry haklıydı. Kraliçe bir gelin istiyordu. Gerçek bir anne istiyordu torununa.
Ama ben bunun için uygun değildim. Eğer hamile kalsam, onu nasıl besleyecektim? Bir anne şevkati verebilir miydim ona? Sanırım, hayır. Çok kötü hissediyordum kendimi. Taehyung'tan ayrılmak istemiyordum.
Ona istemeden bağlanmıştım ve onu bırakmak istemiyordum. Beni hamile kalamayacağımı bildiği halde seçmişti. Beni bırakamazdı.
Ama, hamile kalamazsamda aileme kavuşacaktım. Beni geri göndereceklerdi. Bu da iyi bir kısmıydı ancak istemiyordum. Bir anda belime sarılan kollar ve omzuma konulan çene ile irkildim. "Ne düşünüyorsun öyle dalıp gitmiş?" Taehyung boynumu öpmüş daha sıkı sarılmıştı belime.
"Şey, bir şey düşünmüyordum. Dalmışım öyle."
Ellerini belimden çekmiş, nazikçe kendine çevirmişti beni. Bir eli yanağıma gitmiş, okşamıştı. "Sorun ne güzelim?" Dudaklarımı birbirine bastırdım. Ona içimi döksem rahatlar mıydım?
"Prensim, ben hamile kalamadım. Neredeyse iki haftadır sizinleyim ancak en ufak bir belirti dahi yok." Bakışlarım yerdeydi. Eminim bunları düşündüğümü tahmin bile etmemişti. "Bebeğim bana bak." Kafamı yavaşça kaldırdım ve gözlerine baktım.
"Benim olduğunu biliyorsun. Hamile kalıp kalmaman umurumda değil. Benimlesin." Çatık kaşları ile konuşması beni korkutmuştu. "Ama anneniz ve babanız öyle düşünmüyor prensim. Onlara bir torun vermek zorundayım." Gözlerim dolduğunda dudaklarımı ısırdım.
"Jimin, seni bırakmayacağım. " Elleri yanaklarıma gittiğinde titredim. Beni en sonunda bırakmak zorunda kalacaktı. Soyunu devam ettirmeliydi. "Lütfen, lütfen prensim bana imkansız olan şeyleri söylemeyin." Ona doğru fısıldadığımda sinirle gözlerini gözlerime dikti.
"Bu konu hakkında bir daha konuştuğunu duyarsam, senin için iyi olmaz Jimin. Duydun mu?" Yanaklarımdaki elleri omzuma inip hafifçe sarstığında, dolan gözyaşlarımın akmaması için gözlerimi kapadım. Haksızlık yapıyordu.
"E-evet." Ellerini omuzlarımdan çekmiş, odamdan hızlı adımlarla ayrılmıştı. İmkansız olan şeyleri istiyorlardı benden. Taehyung bana yalandan sözler veriyordu. O da en sonunda annesinin kararı karşısında bir kadın ile evlenmek zorunda kalacaktı.
Bir kadın ona çocuk verebilirdi. Kral neden bir erkeğin çocuk verebileceğini düşünebilmişti ki? Marry'nin babası onu doğurduğu için ben de mi bir çocuk doğurabilirdim yani?
Saçmaydı. En saçması ise prensin bana kendini alıştırması olmuştu. Ona bu kadar bağlanmamalıydım. Saraydan gideceğimi bildiğim halde ona bağlanmıştım. Tam bir aptaldım. Dünyanın en büyük aptalıydım ben. Yanaklarımın ıslaklığını hızla sildim.
Ondan uzak durmalıydım. Yoksa ona daha fazla bağlanacaktım. Belki de, belki de onu sevecektim. Hayır. Bunun olmasına izin veremezdim. Ondan asla ayrılamazdım yoksa. Onu bir şekilde geçiştirmeliydim. Bana bu kadar iyi davranmamalıydı.
Kızmalı ve yüzüme bakmaktan nefret etmeliydi. Evet, tam olarak bunu yapmalıydım. Terastan çıktım ve odamdaki ufak bonyayo girip yüzümü ıslattım. Güçlü durmak zorundaydım. Her şey daha güzel ve iyi olacaktı. O, baba olabilecekti en azından. Benimle olduğu sürece bu imkansızdı.
Onun hakkını, sırf bana olan sevgisinden dolayı elinden alamazdım. O baba olmayı hakediyordu. O çok iyi bir insandı ve gerçekten harika bir baba olacaktı.