Her şey iyi ilerliyordu. Hayal gibi geliyordu ancak biz Taehyung'la iki gün sonra evlenecektik. Içim kıpır kıpırdı. Belki de bebeğim hareket ediyordu ama bunun bir önemi yoktu şu anda.
"Kral yarın sarayı süsletecekmiş. Seçtiğiniz kıyafetleri hazırlatıp yarın akşam odanıza getireceğim." Gülümseyip kafa salladım. "Harika." Önümdeki süt dolu bardağı kafama diktim hızla. "Marry sormayı unuttum da, sen Adrian'ı gördün mü hiç? Kaç gündür göremiyorum onu."
Adrian'ı ailemi ziyarete gittiğimiz günden beri görmemiştim. Söz de benim sağ kolum gibi bir şeydi. "Sana söylemedim mi ben? Ateşi vardı. Sana bulaştırmamak için kraldan izin isteyip odasına kapattı kendini." Bana bundan bahsetmemişlerdi. Çok mu hastaydı acaba?
"Çok mu kötü durumu?"
"Hayır, sadece ateşi var o kadar. Hekimden ona şifa verici şeyler pişirmesini istedim. Bir kaç güne toparlar kendini." Marry önümde duran tepsiyi kaldırıp kapıdaki hizmetlilere verdi. Kral ve kraliçe ile yemek yemiyorduk artık. Taehyung'un ve kralın kasaba ilgili bir çok işi vardı bu yüzden kendi öğle yemeği yemiyorlardı.
Ben de tek başıma kraliçe ile yemek yemek istemediğim için kendi odamda yiyordum yemeğimi. Marry kapıyı kapatacağı sırada bir kız belirdi kapıda. Ilk önce saygıyla eğildi önümüzde. "Efendim, hemen büyük salona gelmeniz gerekiyor. Kral sizi çağırmamı istedi." Büyük ihtimalle düğün ile ilgili bir şeydi.
"Tamam geliyorum şimdi." Marry kalkmam için yardım etti hızlıca yanıma gelerek. Ona sessizce teşekkür ettim ve üzerimdeki kıyafetin kırışıklığını düzelttim çabucak. Ardından çıktık odadan.
Marry hemen arkamda, büyük salona doğru ilerliyorduk. Kral düğünümüzü bizzat kendisi yapacağı için her detaya dikkat ediyordu. Arada bizimde fikrimizi sormak için yanına çağırıyordu. Şimdi de o zamanlardan biriydi herhalde.
"Güzelim." Duyduğum tanıdık sesle arkamı dönüp yanımıza gelen Taehyung'a baktım. "Nereye gidiyorsun? Odamızda dinlendiğini sanıyordum?"
"Baban yanına çağırdı beni. Büyük ihtimalle düğün için. Sen nereye gidiyorsun? Işlerin yok muydu?" Alnıma düşen saçlarımın üzerine dudaklarını bastırıp mırıldandı. "Beni de babam çağırdı. Ikimizinde fikrini alacak sanırım." Alnıma bıraktığı öpücüğün etkisiyle gülümseyip elini tuttum sıkıca.
"Gidelim o hâlde." Beraber büyük salona doğru adımladık. Kapının önüne geldiğimizde hizmetliler hızla açmışlardı kapıyı. Marry içeri girmeyerek dışarıda kaldı. Ben ve Taehyung ise içeri girmiştik.
"Baba, bizi çağırmışsınız." Ben kralın önünde saygıyla eğilirken Taehyung meraklı gözlerle krala bakıyordu. Kafamı kaldırıp kralla göz göze geldiğimde yutkunmak zorunda kalmıştım. O kadar sert ve sinirli bakıyordu ki ikimize, bizi kesinlikle düğün için çağırmamıştı. Başka bir şey vardı.
"Düğün yapılmayacak."
"Ne?! Ne demek düğün yapılmayacak baba?!" Taehyung sinirle ellerini yumruk yapıp bir kaç adım öne çıktı. "Neden mi? Nedenini bana soruyorsun öyle mi? Kendi gözlerinle gör o hâlde nedenini. Angela!" Kral'ın yüksek sesle kraliçenin ismini haykırmasının ardından salonun içerisindeki kapı açıldı yavaşça.
Ardından kapıdan kraliçe ve onun arkasından ise Min Hara çıktı dışarı. Kalbim bir anda hızlı hızlı atmaya başladığında nefes alamadığımı farkettim. Min Hara, onun karnı kocamandı. Benimkinden hiçbir farkı yoktu. Bakışları yere sabitleyken kraliçe koluna girmişti onun.
Koca gözlerle Taehyung'a baktığımda, onun çatılan kaşları ve kasılan çenesi ile Min Hara'ya baktığını gördüm. "Bu ne demek oluyor? Ne işi var onun burada?" Taehyung dişleri arasından tıslayarak konuşmaya başladığında, kraliçe Min Hara'yı bırakıp Taehyung'a yaklaştı.
"Düzgün konuş Taehyung."
"Ne işi var dedim anne burada? Neden gelmiş? Yine nasıl koynuma girmeyi planlıyor söyler misin?" Bir şey yapamıyordum. Taehyung'un yanına gidemiyordum. Odada hıçkırık sesi yankılandığında hepimizin gözleri Min Hara'yı bulmuştu. Eliyle ağzını kapatmış, ağlıyordu.
"Bana iftira atmaktan vazgeçin prensim! Ben sizin koynunuza girmedim. Siz bana zorla sahip oldunuz!" Kulaklarım çınlamaya başlıyordu. Gözlerim kararıyordu sanki. Sağ elimi korkuluğa yaslayıp destek almaya çalışmıştım ki omzuma sarılan el buna engel olmuş, bana destek vermişti.
Marry...
"Kes ağlamayı! O gece aramızda hiçbir şey yaşanmadı! Baba cidden bu kızın dediklerine inandın mı? Jimin, güzelim yemin ederim yalan söylüyor." Taehyung ilk başta babasına ardından bana bakarak sıraladı cümlelerini. Sessizce gözyaşlarımı akıtmaktan başka bir şey yapamıyordum.
"Taehyung ona bir bak! O hamile, hem de senden." Ve bu son darbe olmuştu benim için. Yerin ayaklarımın altından kaydığını hissetmiştim bir anda. Ellerim anında karnıma giderken Marry sayesinde düşmemiştim.
"Inanmıyorum, yalan söylüyor. Benim tek bir bebeğim var ve onu da müstakbel eşim taşıyor. Buna inanacağımı falan mı sandınız gerçekten?" Taehyung gülme ile karışık bir şekilde konuştuğunda, kraldan asla beklemeyeceğim bir hareket yapmıştı. Tokat atmıştı oğluna.
Elim refleksle ağzıma gitmişti. Taehyung'un kafası sağa doğru düşerken kraliçe kolundan yakalamıştı Taehyung'u. "Masum bir kızın kanına girdikten sonra nasıl böyle konuşabilirsin?! Söylesene Taehyung, şimdi ne olacak?!" Midem bulanıyordu.
Taehyung'un Min Hara denen kızdan bir bebeği vardı. Hatta o şu an tam karşımda duruyordu. Karnı kocamandı ve öylece dikiliyordu karşımda. Taehyung bana onunla yatmadım derken çok dürüsttü. Şimdi ise, lanet olsun o kız hamile bir şekilde karşımda duruyordu.
Marry'nin omzumda olan ellerini iterek Taehyung'a adımladım. Tam karşısına geçtiğimde, bana bakmak yerine başka yerlere baktığına şahit oldum. Ve bu canımı daha fazla yakmıştı.
"Yapmadım demiştin. O kıza elimi sürmedim demiştin bana Taehyung. Gözlerime bak seni lanet herif! Beni hiç düşünmedin değil mi? Bebeğimiz hiç aklına gelmedi değil mi?" Yumruk yaptığım ellerimle göğsüne vurmaya başladığımda tek yaptığı şey sessiz kalmaktı karşımda.
Ona asla güvenmemeliydim. Ona alan sevgim yüzünden bugün acı çekiyordum. Beni aldatmasına rağmen iki gün sonra onunla evlenecektim ben.
"Yapılması gereken tek bir şey var. Düğün iptal olacak, ve Taehyung krallığın soyu için hanginiz erkek bir bebek doğurursa onunla evlenmek zorunda kalacak." Kralın beni kolumdan tutup Taehyung'tan uzaklaştırmıştı. Bu dedikleri çok saçmaydı. Her şey güzel ilerliyorken bunun olması haksızlıktı.
"Yo yo, hayır baba. Benim kiminle evleneceğim belli. Ben, bebeğimi karnında taşıyan kişiyle evleneceğim. O kişinin kim olduğu ise ortada." Gözleri bana ulaştığında kaşlarım çatıldı. Hâlâ onunla evlenebileceğimi mi düşünüyordu cidden?
"Bir kral aynı anda iki eşe sahip olamaz Taehyung. Yaptığın haltı düzeltmek zorundasın. Soyumuzu kurutmana izin veremeyiz."
"Ya ikiside kız doğurursa?" Kraliçenin ortaya attığı soruya kahkaha atmamak için ısırdım dudaklarımı. Ciddi ciddi Taehyung'la evlenebileceğimi düşünüyorlardı.
"O zaman, Taehyung Jimin'le evlenecek. Min Hara ise bebeği ile sarayda yaşamaya başlayacak." Kral büyük bir sakinlikle açıkladı kraliçeye sorusunun cevabını. Koca bir saçmalıktı hepsi. "Size yemin ederim prensim, hamile olduğumu çok geç farkettim. Size gelmek istedim ancak sizin müstakbel eşinizle ne kadar mutlu olduğunuzu gördüm. Sizi ayırmak istemedim. Ancak, ben bebeğe tek başıma bakamazdım. Yeterince param yok efendim. Gelmek zorundaydım." Kraliçe, Min Hara'nın yanına giderek omzunu okşadı yavaşça.
"Marry, Min Hara için Taehyung'un odasına yakın bir odayı hazırlat hemen. Bugün yerleşecek oraya." Marry kıpkırmızı gözleriyle Min Hara'yı süzüp eğildi kralın önünde. Ardından salondan çıktı.
"Jimin, bebeği-"
"Izninizle efendim." Islanmış yanaklarımı elimin tersiyle silip kapıya ilerledim hızlı adımlarla. Kim Taehyung'un hayatında bundan sonra sadece Min Hara olacaktı. Kim Taehyung'un hayatında bana başından beri yer yoktu.
•••
240 Oy & 400 Yorum.
Bence yaparsınız eheheeh :)