Odaya girdiğim gibi kendimi yatağa atmıştım. Taehyung'tan nefret ediyordum. Ben iki gün boyunca bir saniye yanından ayrılmayayım, o gelsin annesinin gönderdiği kızı istesin kendisine bakması için. Neymiş efendim ben dinlenecekmişim!
"Aptal! Mankafa! Öküz!" Maymun suratlı! Adi! Ah!" Yastığın ucunu dişlerim arasına alarak çekiştirdim. Benim bir şekilde bu sinirimi atmam gerekiyordu. Yoksa burada duramayacak ve o kızın yanına giderek saçına yapışacaktım. Ciddem elim ayağım titriyordu şu an.
"Jimin ne yapıyorsun sen? Iyi misin? Salak çocuk bıraksana yastığı!" Marry odaya girip koşarak yanıma gelmiş, dişlerim arasındaki yastığı çekmeye çalışmıştı. "Bırak! Bu Min Hara mıdır nedir o kızın kafası! Koparacağım bunu! Marry kime diyorum bıraksana! Bak elini ısırırım!" Kıstığım gözlerimle yastığı çekiştirdim ellerinden.
"Bak çok sinirliyim! Bak, bak elim titriyor bak!" Yüz üstü yattığım yerden doğruldum ve ellerimi gözlerine doğru uzattım. "Evet ellerinin titrediğini ve yastığı yediğini görebiliyorum. Ama neden? Ayrıca bu Min Hara'da kim?" Yatağın kenarına oturdu. Bağdaş kurdu ve dişlediğim yastığı dirseklerinin altına koydu.
"Kraliçe Taehyung'a baksın diye bu kızı görevlendirmiş. Neymiş ben iki gündür çok yorgun düşmüşüm. Yok Taehyung'a iyileşene kadar bu kız bakacakmış. Ya ben neyim burada? Ben prensin müstakbel eşi değil miyim? Ben bakarım ona. Ne gerek vardı ki bu kıza?"
Nefes almadan cümlelerimi tek tek sıraladığımda, öylece yüzüme bakıyordu. Dudakları şaşkınlıkla açılmış, gözleri büyümüştü. "Sen de buna izin verdin, öyle mi?"
"Ya hayır! Dedim ben bakarım diye. Taehyung ne dedi peki biliyor musun? 'Git dinlen sen. Bana Min Hara bakabilir.' dedi! Çıldıracaktım! O sinirle çıktım zaten odadan." Dikkatle dinlemiş ardından dudaklarını büzmüştü.
"Onları yalnız bırakma. Hatta şimdi yanlarına bile gidebilirsin. Cidden, bu kadının ne yapmaya çalıştığı anlay- Jimin iyi misin?" Boğazımdan ağzıma doğru gelen mide bulandırıcı tatla yataktan hışımla kalkarak lavaboya koştum.
Marry arkamdan beni takip etmiş, ben kusarken sırtımı ovalamıştı. İçimdeki her şeyi çıkardıktan sonra derin bir nefes aldı. "Al, al ağzını sil." Peçeteyi elinden aldım ve ağzımı sildim. Kusmaktan nefret ediyordum.
"Kalk, oturma soğuğa." Kolumdan tutarak kalkmama yardım etti ve yatağa oturttu. Daha sonra karşıma geçti. "İyi misin?" Kafamı iki yana salladım. "Taehyung'un yaralanmasından beri böyle. Midem bulanıyordu ama ilk kez şimdi kustum." Gözleri büyüdü bir anda.
"Jimin tatlım burada bekle. Hemen geleceğim."
"Neden? Nereye gidiyorsun?" Kalkamasına izin vermeyerek kolunu tuttum. Kolunu tuttuğum elimi okşadı ve gülümsedi. "Hekimi çağırıp geleceğim. Bir şeylerden emin olmalıyız." Daha sonra durdurmama izin vermeden çıktı odadan.
Oysa hekimlik bir durumum yoktu. Sadece midem bulanıyordu. Bir dakika, hamile olmamdan mı şüpheleniyordu yoksa? Istemsizce gerilmiş ve heyecanlanmıştım. Cidden hamile kalmış olabilir miydim? Sağ elimi karnım üzerine koyarak, elimi daire şeklinde gezdirdim.
Mümkün müydü?
Aradan geçen sadece bir kaç dakika sonra Marry yanında yaşlı bir hekimle gelmişti. "Hamile olabilir miyim?" Daha içeri girmeden sordum. Tuhaf hissediyordum. Tuhaf ama güzel. "Şimdi bakacağız evladım." Elinde tuttuğu kahverengi çantadan minik bir kap çıkardı. "Buna idrarını yapta gel. Hadi." Elindeki minik kabı aldım ve kalktım yataktan.
Gereken şeyi yaptıktan sonra idrarıma baktım. Bununla nasıl hamile olup olmadığımı çözecekti? Tekrar yatak odasına girdim ve kabı hekime uzattım. Elimdeki kabı aldı ve masanın üzerine koydu. Ardından çantasından şeker olduğunu düşündüğüm şeyden bir kaşık attı idrarın içine.