"S-sen ciddisin, değil mi? Bebeğim şaka falan yapmıyorsun değil mi?" Gözleri doluyordu yavaş yavaş. Kafamı iki yana sallayıp kocaman gülümsedim. "Hayır. Şaka falan yapmıyorum. Taehyung. Baba olacaksın." Karnım üzerindeki eli titredi. Yavaşça akıttı gözyaşlarını.
Bedenimi kolları arasına alıp sıkıca sardı. Saçlarıma sayısız kez öpücük kondurdu, okşadı. Sayısız kez kulağıma fısıldadı o an. "Seni seviyorum." Ağzından tek çıkan şey buydu sanki.
Ağlıyordum. Ikimizde ağlıyorduk. Yaşadığım bu duygu çok tuhaftı ancak hoşuma gidiyordu. Kafamı göğsünden kaldırdım ve yüzüne baktım. Sırtımdaki bir eli yanağıma ilişti. Dudaklarını alnıma bastırdı. Ellerimi yanaklarına uzattım ve akan yaşlarını sildim baş parmaklarımla.
"Çok mutlu olacağız miniğim. Üçümüz birlikte çok mutlu olacağız." Ellerimi elleri arasına aldı ve sıkıca kavradı. "Biliyorum, biliyorum biz çok mutlu olacağız." Hızlı hızlı salladı kafasını. Sanki karşımda azar işitmiş bir çocuk vardı. Suçunu biliyormuş gibi hızlı hızlı sallıyordu kafasını.
"Annem ve babama söylemeliyiz güzelim. Hadi gidip bir an önce haber verelim. Tüm krallığa ve diğer bütün krallıklara. Bu mutlu haberi her tarafa yaymalıyız."
"Kalkabilecek misin peki?" Yarasını kastettiğimi anlamıştı. Burnuma dudaklarını değdirdi bir kaç kez. "Şu an oturduğuma şaşırmalısın. Eğer yaram olmasaydı seni kucağıma alır, saatlerce sana sarılırdım. Şu an ne kadar mutlu olduğumu tahmin edemezsin."
Aramızdaki mesafeyi açıp ayağa kalkmak için ayaklarını yan tarafa sarkıttı. Ondan önce yataktan inip kolunu tuttum ve kalkmasına yardımcı oldum. "Çok uzun ayakta kalmamalısın. Yaran ağrır." Elimi beline sararken yüzüne baktım alttan.
"Önemli değil sevgilim. Sana ağırlığımı vermeyeceğim. Eğer yorulursan söyle. Korumalardan yardım alırız. Hm?" Boşta olan elini alıp omzuma koydum iyice dengede dursun diye. "Tamam."
"Ya da dur dur. Sen gidip Jeongguk'u çağırsana kapıdan. Böyle yürümeyelim." Kendini geriye çektiğinde onu durdurmak adına bileğini tuttum. "Saçmalama lütfen. Taehyung."
"Jimin, bebeğim gidip Jeongguk'u çağırır mısın?" Bileğini elimden kurtulup yatağın ucuna oturdu. Tamam gayet ciddiydi. "Peki." Odanın kapısına doğru yürüdüm. Arkamdan sadece beni izliyordu. Sanırım bu dokuz ay boyunca Taehyung bu şekilde olacaktı.
Gerçi onuda anlıyordum. İlk defa baba olacaktı ve heyecanlıydı. Bu davranışlarını buna bağlıyıp gülüp geçecektim. Komikti. Üzerime titreyecekti. Ne diyeyim, bu dokuz ay boyunca şımaracaktım galiba. Kapıyı açıp dışarda bekleyen iki askere döndüm. "Jeongguk hanginiz acaba?"
İki asker ilk önce şaşkınca bana bakmış, ardından uzun boylu, diğerine göre daha yapılı olan bir adım öne çıkmış ve eğilmişti. "Benim efendim." Yavaşça doğruldu ve soru dolu gözleriyle yüzüme baktı. "Prensi babasının odasına götürmemiz gerek. Onu taşımamda yardım etmelisin." Tavşan dişlerini göstererek gülümsedi.
"Peki efendim." Kapıdan çekilerek içeri girmesini sağladım. Taehyung'un önünde de eğildikten sonra, Taehyung bir kolunu Jeongguk'un omzuna kolunu atıp ayağa kalktı. "Dikkatli olun efendim." Jeongguk kolunu Taehyung'un beline doladığında, Taehyung'un yanına ilerledim.
Üçümüz dikkatle odadan çıktığımızda, yavaşça kralın odasına doğru yürüdük. Taehyung'un arada bir göz ucuyla bana baktığının farkındaydım. Oldukça belli ediyordu çünkü. "Jimin, bebeğim sen şöyle önden yürüsene."
"Ne?"
"Önümden yürü ki göreyim seni." Şu an saçmalamıyordu işte. Ya ben daha yeni söyledim hamile olduğumu. "Taehyung saçmalama lütfen. Bak, geldik." İşaret parmağımla bir kaç adım ilerdeki kapıyı gösterdim.
"Sen bırakabilirsin Jeongguk. Kapıda bekle bizi." Taehyung kolunu Jeongguk'un omzundan çekti ve bana doğru yaklaştı. "Bir kaç dakika ayakta kalabilirim." Kafamı iki yana sallayıp elini kendi elimle sardım. Bu yaptığıma gülümsedi ve iyice yaklaştırdı bedenimi kendisine.
Eli yumruk şeklinde kapıyı çalmak için havalandığında aklıma gelen şeyle onu durdurdum. "Taehyung bir dakika, Marry'yide çağırır mısın?" Marry'nin kraliçenin öğrendikten sonra suratının aldığı şekli ne kadar çok görmek istediğinin farkındaydım.
"Marry mi? Neden?" Taehyung'a 'annenin suratını görmek ister' diyemezdim herhalde. Boğazımı temizledim ve gözlerim yok olana kadar gülümsedim. "Hiiç, o da gelsin lütfen." Bir süre yüzüme baktı. Ardından bir şey demeden Jeongguk'a döndü.
Jeongguk ne demek istediğini anlamış, hızla geldiğimiz yönde geri dönmüştü. "Biz içeri mi girsek acaba? Marry gelir sonra."
"Olmaz. Biraz bekleyelim, ne olacak?" Sırtını duvara yasladı ve kollarını göğsünde birleştirdi. Ardından tuhaf bir biçimde suratıma bakmaya başladı. Bu adam bazen beni korkutuyordu. Hayır şimdi neden öyle bakıp beni korkutuyorsun ki sen? Ne gerek var?
"Yüzümde bir şey mi var? Neden öyle bakıyorsun?" Omuz silkti ve bir şey demeden bakmaya devam etti. "Taehyung, beni korkutuyorsun."
"Şu haber verme işi bir bitsin. O zaman kork benden. Kalbim birazdan yerinden çıkacak. Akşamı bekle sen sadece." Akşam mı? Ciddi miydi o? Ciddi gibi de duruyor şimdi. Yapamazdı ki bir kere. Hamileyim ben, hah.
"Ak-akşam ne yapacaksın?" Yaslandığı duvardan çekildi ve aramızda santimler kalacak şekilde dibime kadar girdi. "Akşam öğrenmek ister misin bebeğim?" Sol eli yanağımı okşadığında titrediğimi hissetti. Cidden bunu yapacak mıydı?
Ben hamileydim ve o daha yeni uyanmıştı. Hayatta yapamazdık. Blöf yapıyor olmalıydı herhalde. Umarım.
"Prensim." Marry ve Min Hara beraber geldiklerinde Taehyung gözlerini gözlerimden ayırmadan birkaç adım geri çekildi. Kendimi düzeltip Marry'ye döndüm. Neden bu kızıda getirmişti yanında?
"Min Hara? Sen neden geldin?" Taehyung bakışlarını yavaşça Min Hara'ya çevirdiğinde kıza döndüm. "Efendim, ayağa kalkmışsınız. Sizi merak ettim."
"Etme. Yanında ben varım." Kendimi tutamayıp konuşmaya daldığımda, hepsinin bakışları bir anda beni bulmuştu. Neden iki dakika ağzımı tutamam ki? Marry dudaklarını ısırmaya başlamıştı gülmemek için. Sert olduğunu düşündüğüm bir bakışla ona baktım. Anında düzelmişti.
"Minik bir civcive benziyorsun. Kaşlarını çatıp dudaklarını büzme." Taehyung dudaklarıma hafiften vurup kıkırdadı. Kendimi düzelttim ve bu sefer Min Hara'ya döndüm. Pişkince sırıtıp bize bakıyordu. Hayır bu kızda hiç mi utanma olmaz?
"Artık içeri mi girsek sevgilim?" Bakışlarımı kızdan ayırmadan Taehyung'a seslendiğimde, Taehyung kahkaha atarak belime sarılmıştı. "Girelim bebeğim, girelim."
"Sen gelme ama. Seni ilgilendiren bir konu değil bu. Hatta sen burda da bekleme."
"Sen çekilebilirsin Min Hara." Hara ufak bir bakış atmış, ardından eğilip geri dönmüştü. Bu sırada ise Marry yanıma gelmiş, Taehyung'ta kapıyı çalmıştı. "Çok heyecanlandım ben." Marry'nin kulağına fısıldadığımda, anında onaylamıştı beni.
"Ben de."
Içeriden içeri girmemiz için komut geldiğinde hızla içeri girdik. Kral masasında oturmuş bir şeyler yazıyordu. Kraliçe ise ona masaj yapıyordu. "Baba, anne." Marry ve ben önlerinde eğildiğimizde, ikiside bize dönmüştü.
"Taehyung? Oğlum sen neden ayaklandın. Dinlenmeliydin. Onu yatağında tutamadın mı?" Kraliçe sinirle yanımıza gelip Taehyung'un omuzlarını tutmuş, kontrol etmişti onu. Bundanda ben suçlu olmuştum. Harika.
"Anne onun bir suçu yok. Konuşmadan önce dinle lütfen." Taehyung annesinin ellerinden kurtulup babasına doğru adımladı. Ben ise biraz daha yaklaştım Marry'ye. "Baba, buraya güzel bir haber vermek için geldik. Buraya gel Jimin." Taehyung bana dönerek elini uzattığında, yavaşça ona yaklaştım ve elini tuttum.
Kral ise çoktan ayağa kalmış, soru dolu gözlerle bir bana, bir de Taehyung'a bakıyordu.
"Baba o hamile."
•••
bu bölümü böyle daha duygusal falan yapmak isterdim ancak duygusal bir şekilde yazamadım :/
duygusal şeyler yazamıyorum özür dilerim 🥺