Günün tüm yorgunluğu bedenimdeydi sanki. Sırtım ve bacaklarım ağrıyordu. Oysa bugün fazla yürümemiştim bile. Daha dördüncü ayda olmama rağmen fazla zorluyordu miniğim. Tanrı bilir yedinci ya da dokuzuncu ayda ne olurdu.
Bugün Marry'ye Taehyung'un evlilik hakkında konuştuğundan bahsetmiştim. Ilk başta cidden çok şaşırmıştı. Ancak daha sonra bana Taehyung'un kafaya koyduğu şeyi ne olursa olsun yapabileceğinden bahsetmişti. Çok azimli ve hırslı biriydi. Bunu ben de biliyordum.
Şimdi ise meyve suyumu yudumlarken Taehyung'u bekliyordum. Onu çok özlemiştim. Babasının verdiği cevabı merak ediyordum. Izin vermiş miydi acaba? Izin verdi ise annesinin tepkisi ne olmuştu? Aptal adam benim gelmemi istememişti. Keşke biraz inat edip onunla gitseydim.
Yemek saati yaklaşıyordu. Taehyung'un yemekten önce buraya gelmesi gerekiyordu. "Hayır, yemeği odaya getirin." Bu ses Taehyung'a aitti. Koridordan geliyordu ve birazcık sinirli gibiydi tınısı. Elimdeki bardağı sehpaya koyup ayağa kalktım. Ben kalktığım zaman odanın kapısı açılmış, içeri sinirle girmişti.
Ona doğru yaklaşarak boynuna sarıldım. Dimdik duran omuzları düşmüş, kollarını belime sarıp dudaklarını açık olan omzuma bastırmıştı. "Sorun ne hayatım?" Yavaşça ondan ayrılıp yanağını okşadım. Gevşemesi gerekiyordu. "Yemek yiyelim, anlatacağım. Aç olmalısın sen. Geç otur hadi." Alnımı öptükten sonra dolabın başına ilerledi.
Üzerindeki kıyafetlerden kurtularak benim gibi salaş şeyler geçirdi üzerine. Ben de onu izledim giyinirken. Kral izin vermemiş miydi? Ondan mıydı tüm bu siniri acaba? Içime kurt düşürmüştü işte. Nasıl bekleyecektim ben? Üzerini değiştirip yanıma geldi. Merakla ona bakarken o dudaklarını dudaklarımla birleştirmişti. Ben bana birşeyler söylemesini umut ediyordum.
Ancak bozmadan karşılık verdim. Sanki tüm sinirini dudaklarımdan çıkarıyordu bu herif! Alt dudağımı sertçe çekiştirdiğinde boğukça inleyip ayrıldım dudaklarından. "Taehyung, neden bu kadar sinirli olduğ-" Sözlerimi bölen şey kapının çalması olmuştu. Taehyung içeri girmeleri için emir verirken gözleri dudağımdaydı.
Içeri giren iki hizmetli eğildikten sonra yere sofrayı kurmaya başladılar. Işleri bittiğinde tekrar aynı şekilde eğilip çıktılar odadan. "Otur hadi." Elimi tutarak ayağa kalkmamı sağladı. Ardından oturmama yardımcı oldu. Hemen yanıma oturup çubuklarını önündeki yemeğe batırdı.
Yanaklarımı şişirip yemeye başladım. Ne zaman anlatmaya başlayacaktı. Hayır yani bu kadar merak ben ve miniğim için zararlıydı bir kere. "Babamla konuştum bugün." Su bardağını masaya koyup biraz geri çekildi. Ağzımdaki lokmamı hızlıca çiğneyip ona döndüm. "Bana erkenden evlenmek istiyorsan bazı sorumluluklar almalısın dedi." Baba olmaktan mı bahsediyordu yoksa konu apayrı birşey miydi?
"Ben de ne olursa olsun üstlenirim dedim. Benden Kral olmamı isteyeceğini tahmin etmemiştim." Kral mı? Bu kadar çabuk mu? Benim bildiğim babalar ölünce çocuklar kral olmaz mıydı? Bu da neydi şimdi? "An-anlamadım bir saniye. Baban senden eğer benimle evlenirsen Kral olmanımı istedi? Ama neden?" Omuzlarını silkip kocaman kırmızı şişedeki şarabı bardağına döktü.
"Bilmiyorum. Artık çok yaşlanmış ve benimde Krallığın başına geçmem gerekiyormuş. Ben henüz hazır bile değilim. Eğer bunu yapmazsam seninle ömür boyu evlenemeyeceğimi söyledi. Tabi ki ciddi değildi ama uzun bir süre evlenmemize izin vermeyecek gibi duruyor." Bardağı dudaklarına götürüp uzun bir yudum aldı.
Elbet bir gün Krallığın başına geçecekti zaten. Bu kadar erken olması mı sinirlendirmişti onu yoksa. "Tae~ Sevgilim zaten bir gün bu olacaktı. Neden böyle davranıyorsun?" Yanına yaklaşarak beline sıkıca sarıldım. Iç çekti. "Eğer Kral olursam sen ve bebeğimizle uzun zaman geçiremeyeceğim. Seferlere çıkmam gerekecek. Tüm gün halkın sorunlarıyla uğraşacağım. Ben sizinle vakit geçirmek istiyorum."
Bu düşüncesi fazla güzeldi. Onu anlıyordum. Hem de çok iyi anlıyordum çünkü ben de bizimle zaman geçirmesini istiyordum. Ancak onun görevi buydu. Bunu yapmak zorundaydı. "Seni anlıyorum. Ama bu zaten olacaktı. O zamanda mı böyle kaçacaktın?" Beline sardığım kolumu ensesindeki tutamlarına attım ve okşadım.
"Bilmiyorum... Kabul etmeli miyim? Bensizliğe dayanabilecek misin? Seferlere çıktığımda mesela?" Imalı bir bakış atarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Burunlarımız birbirine değiyordu artık. "Hımmm, bilmem dayanırım sanırım. Sen dayanabilir misin?" Ellerini bacaklarıma koyarak kendine yaklaştırdı. Ensesindeki ellerimi iki yanağına koyarak dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum.
"Dayanamam." Yüzüme doğru fısıldadı. Ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. "Taehyung" Böyle hissetmesi beni üzüyordu. Ama başka şansı yoktu. Eğer Kral olmazsa evliliğimiz biraz daha beklemek zorunda kalacaktı ki o bunu istemeyen kişiydi zaten. Hemen evlenmek onun fikriydi. Benim için sorun değildi. Sonuçta hep benimle olacaktı.
"Işleri zorlaştırmaya mı çalışıyorsun sen? Yapma böyle yalvarırım."
"Pekâlâ, bu kadar konuşma yeterli sanırsam. Şimdi güzelce karnını doyur. Ardından babamın yanına gidip kararımı söyleriz. Tamam mı?" Ne karar vermişti ki? Sır küpü gibiydi resmen bu adam. "Kararın ne yönde peki?"
"Kral olacağım."
✯
"Ben iyice düşündüm baba." Taehyung benden bir kaç adım öndeydi. Kral ufak bir tebessümle dinliyordu oğlunu. "Ben karar verdim. Kral olmak istiyorum." Kraliçe burada değildi. O yüzden burası fazla sessiz ve sakindi. "Verdiğin karar en doğrusuydu. Bunu sakın unutma." Kralda bir bakıma haklıydı. Artık yaşlanmıştı ve sorumluluklarıyla baş edemiyordu.
"Evet, evet. Peki asıl konuya girebilir miyim? Düğünümüz için konuşmak istiyorum. Kral olmaya hazırım. Bu yüzden düğünü hemen yapabiliriz." Fazla aceleciydi. Ve bu halleri Kralı gülümsetmişti. "Tabi oğlum. En yakın zamanda bununla ilgilenebiliriz. Ama ondan önce tahtın başına geçmelisin."
"Ilk önce düğün olsun istiyorum ben. Kral olmaya hazır olduğumu söyledim. Neden ilk önce düğünü yapmıyoruz?" Eğer biraz daha ısrar ederse Kral hiç izin vermeyecekti. Bunun bir sıralaması yoktu. Taehyung sadece hemen olsun istiyordu.
"Nedir bu acelen? Sana evlenmeyeceksin diyen yok oğlum." Kral her zamanki sakinliğiyle konuşuyordu. Ancak Taehyung'un onu dinleme gibi bir düşüncesi yoktu sanırım. "Efendim, izninizle birşey söyleyebilir miyim?" Benim aklımda daha güzel bir fikir vardı.
Ikiside bana doğru baktı. "Ah, tabi oğlum söyle çekinme." Taehyung'un olduğu yere adımlayıp durdum. "Neden ikisinide aynı gün yapmıyoruz? Hem evlenebilir, hem de siz Taehyung'un artık Kral olduğunu halka açıklayabilirsiniz." Düşünürlerse cidden mantıklı bir fikir olduğunu anlayabilirlerdi.
"Bu ne saçmalık böyle." Arkadan gelen sesle göz devirdim. Geç kalmıştı. "Nerede görülmüş böyle muhteşem bir haberin bir düğün günü halka söylendiği?" Kraliçe topuklu ayakkabılarına rağmen hızlı adımlarla Kralın yanına geçti. "Anne, düğün benim düğünüm. Başkasının değil. Ayrıca bu fikir çok mantıklı. Değil mi baba?" Taehyung ve ben aynı anda Krala bakmıştık.
Son söz ona aitti. Eğer fikrimi Kraliçe gibi saçma bulursa ilk önce Taehyung'un Kral olmasını beklemeliydik. "Her şeyi geleneklerine göre yapmalıyız tatlım. Bu çocuğun gelişi güzel fikirlerini dinlersek işimiz zor." Harika, yine top bana atılmıştı. Hem, Tanrı'm benim fikrim gelişi güzel değildi bir kere.
"Bunu düşüneceğim. Yarın yemekte verdiğin kararı size söylerim. Şimdi saat oldukça geç oldu. Jimin daha fazla yorulmasın. Gidin ve uyuyun."
"Ama bab-"
"Gidin dedim Taehyung." Taehyung annesine sert bir bakış atarak elimi sıkıca tuttu. Ardından hızla odadan çıktık. Taehyung bu sefer cidden çok ama çok sinirlenmişti. Bir şekilde sinirini almam gerekiyordu onun.
•••
SELAM!!!!!!!!
Sizden birşey isteyeceğim. Lütfen 500 olmama yardım eder misiniz? Çok az kişi kaldı.🥺❤
Sizi seviyorum, şimdiden çok teşekkür ederim.