─,39

6.2K 740 381
                                    

-2 Ay Sonra-

Berbat bir haldeydim. Bebeğimle beraber Taehyung'ta gitmişti benden. Kral, Taehyung'un Hara ile evlenmesi gerektiğini söylediğinde Taehyung bağırdı, karşı çıktı. Bebeğimizin acısını bile yaşayamazken onun evlenmesi gerekiyordu. Başka şansı yoktu.

O günden tam bir hafta sonra kasabaya dönmüştüm. Taehyung'tan ayrılmak çok zor olmuştu tabi. Benden sürekli özür dilemiş, böyle olduğu, bu hâle geldiğimiz için tüm gece gözyaşları ile onu affetmem için özür dilemişti. Oysa onun en ufak bir suçu yoktu.

Bu iki ay boyunca kendimi suçladım. Karnımdaki minik bir bebeğe bakamadığım için suçladım kendimi. Eğer karnımdayken ona iyi bakabilseydim belki daha güçlü doğardı.

Annem bu süre boyunca yanımdan bir saniye bile ayrılmamıştı. Taehyung bundan bir ay önce gizlice saraydan kaçıp geliyordu yanıma. Sabaha kadar benimle yatıyor, güneş doğmadan geri gidiyordu.

Fakat bununda bir sonu vardı. Son bir aydır gelmiyordu. Her gece bekliyordum onu odanın penceresinde fakat gelmiyordu. Bırakmıştım artık beklemeyi. Kasabadaki komşularımızdan duyduğuma göre Hara doğum yapmıştı. Benden yirmi gün sonra bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına almıştı.

Belkide Taehyung bu yüzden yanıma gelmeyi kesmişti. Bebeği ile zaman geçirmek istiyor olabilirdi. Onu suçlayamazdım ama, acım dinene kadar benim yanımda da olamaz mıydı? Özlüyordum, gerçekten o kadar çok özlüyordum ki Taehyung'u, o olmadan uyuyamıyordum.

Beni kendine alıştırmıştı. Onsuz bir şeyler yapmaktan nefret ediyordum. Bedenim eskisinden daha da zayıftı. Doğru dürüst beslenmiyordum. Aç hissetmiyordum kendimi. Odama kapanıyor ya da gölete gidip sadece düşünüyordum.

Bu durumda olmamızın sebebi kimdi? Nasıl böyle olmuştuk? Duyduğuma göre bebekleri erkekmiş. Birkaç gün sonra ise düğün olacakmış. Hara'nın yerinde olmak isterdim. Tek hayalim buydu. Kucağımda minik bebeğim ve elini sıkıca tuttuğum biricik sevgilim... Bu benim tek hayalimdi.

"Jimin! Kahvaltı hazır gel hadi." Annemin sesini duyduğumda bacaklarımı iyice kendime çektim. Aç değildim. Hiçbir şey yemek istemiyordum. Ağlamak istiyordum sadece. "Aç değilim!" Bir süre ses gelmedi karşı taraftan. Alışmış olmalıydılar.

Ya da hayır. Kapım büyükbabam tarafından elinde minik bir tepsi ile aralanmıştı. Beni ağlamak üzere gördüğünde derin bir nefes almış ve yatağımın kenarına oturmuş, tepsiyi kucağıma koymuştu.

"Oğlum, neden kendine eziyet ediyorsun? Böyle gidersen hasta olacaksın. Zor iyileşirsin sen. Ye hadi hatrım için." Onları üzmek isteyeceğim son şey dahi değildi fakat gerçekten yiyesim yoktu. Eğer yersem kusacakmışım gibi hissediyordum.

"Büyükbaba lütfen. Zorlamayın yalvarırım." Uzun bir süre yalnızca yüzüme baktı. Gözleri yüzümde dört dönüyordu. "Tombul yanaklarından eser kalmamış. Buraya ilk geldiğinde ne güzeldin. Şimdi ölü gibisin. Yapma Jimin. Bizi biraz düşünüyorsan, ye. Seni bu şekilde görmek perişan ediyor bizi."

Etrafımdaki herkesi üzmekten başka hiçbir işe yaramıyordum. Neden böyle olmak zorundaydı? "Herkesi çok üzüyorum değil mi büyükbaba? Sizi, Taehyung'u çok üzdüm değil mi?"

"Hayır, hayır oğlum. Sen bizi üzmezsin ki hiç. Senin için endişeleniyoruz. İyi olmanı istiyoruz sadece." Burnumu çekip tepsideki çubukları elime aldım ve annemin yemem için hazırladığı bir dolu şeyi yemeye başladım. Onları üzemezdim.

Büyükbabam yememden emin olana kadar bekledi. Tepsidekilerin hepsini yiyemesemde birazını yemiş ve geri kalanını bırakmıştım. Midem onları alacak kadar büyük değildi. "Bu kadar yeter büyükbaba." Beni ikiletmedi. Yediğim için seviniyor olmalıydı hatta.

son of dionysus│vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin