Kraliçenin bu teklifini Taehyung'a asla söylemeyi düşünmüyordum aslında. Ancak kahvaltıda beni oldukça sinirlendirmişti. Ve ben de düşünmeden konuşmuştum.
Şimdi ise Taehyung odanın içinde dönüp duruyordu sinirle. "Bana bunu nasıl söylemezsin? Annemin böyle bir şey yaptığını en başından bana söylemeliydin Jimin." Bunu biliyordum. Yalnızca söyleyip her şeyi mahvetmek istememiştim. "Taehyung.. Unutalım olur mu bak-" Aniden durup bana döndü. Aramızda bir adım kalacak şekilde yaklaştı.
"Unutmak mı? Ben ise şimdi gidip anneme bunu neden yaptığını sormayı planlıyordum."
"Bana söz verdin! Bir şey yapmayacaktın." Sinirli bir şekilde soluduğunda geri çekildim. Bana oldukça sert ve kızgın bir şekilde bakıyordu ancak bu bakışların tek nedeni kraliçeydi. Bana, sadece bunu ona söylemediğim için kızgındı.
"Annemle konuşmak istiyorum. Düzgün bir şekilde, tamam mı güzelim?" Onu durdurmam gerekiyor gibi hissediyordum ancak durmayacağını da biliyordum. Bana karşı sert olmamaya özen gösteriyordu. "Sakin olacağına, bir şey yapmayacağına dair söz ver Taehyung. Annene karşı sakin olacaksın değil mi?" Dimdik duran omuzlarını düşürdü ve sesli bir şekilde nefesini dışarıya verdi.
✯
Taehyung'a güvenemiyordum. Sinirli olduğu içindi. Bu yüzden onunla gitmek istediğimi söyledim. O ise ilk başta izin vermedi ancak ne kadar kararlı olduğumu gördüğünde zorla olsada izin vermişti.
"Böyle bir şeyi teklif ettiğine inanamıyorum anne. Neden Tanrı aşkına? Bir anne çocuğunun mutluluğunu istemez mi? Neden Jimin'e karşı bu kadar nefret dolusun sen?" Kraliçe sessiz bir şekilde yalnızca Taehyung'u dinliyordu. Ağzını bıçak dahi açmamıştı. Kral'da en az Taehyung kadar kızgındı. Ancak o sadece oğlunun konuşmasına izin vermişti.
"Anne konuş artık. Ne istiyorsun benden, bizden? Neden mutlu olmamıza bu kadar karşısın?"
"Taehyung senin mutluluğunu her şeyden çok istiyorum oğlum." En sonunda gözünden bir damla yaş akıtıp konuşmuştu. Perişan gibi duruyordu. Taehyung'u ne kadar çok sevdiğini ve onu kaybetmek istemediğini biliyordum. Hissediyordum işte. O bir anneydi sonuçta.
"O zaman bizi rahat bırak. Bırak mutlu olayım." Taehyung sesini sert tutuyordu. Bakışları buz gibiydi ve bu oldukça korkutucuydu. "Anlamıyorsun. Bu hissettiğin şeyler yalnıza heves oğlum. Yıllar sonra insanların içine çıkmaktan utanmaya başlayacaksın. Biraz düş-"
"Kendi adına konuşuyorsun anne. Ben ne Jimin'den utanç duyuyorum ne de bir erkeğe aşık olmaktan. Insanların ne dediği umurumda değil. Sonuçta ben bir kral değil miyim? Ne diyebilirler ki bana?" Kraliçe yine sessizliğe gömülmüştü. Gözleri bu sefer beni buldu.
Ancak konuşmadı. Uzun bir süre yalnızca beni izledi. Üzerimdeki bakışlarından rahatsız olmaya başlıyordum. Taehyung bunu farketmiş gibi beni bileğimden tutarak arkasına çekmişti. "Çok fazla sabrettim anne. Anlıyor musun beni?" Kraliçe kafasını salladı yavaşça. Ardından kral oturduğu yerden kalkıp kraliçenin karşısına geçti.
"Jimin daha bu saraya geldiğinden itibaren ona karşı olan tutumunun farkındaydım. Sessiz kalmayı tercih ettim çünkü senin ne kadar iyi bir insan olduğunu biliyordum. Ona alışman uzun sürecek diye düşündüm. Ancak sen alışmaya bile çalışmadın Angela. Sırf erkek diye ondan utandın ve onu kabul etmek istemedin."
Kralda benim gibi düşünüyordu demek ki. Kraliçe dudaklarını ısırdı. Daha sonra bakışlarını tekrar bana çevirdi ve bana doğru gelmeye başladı. Taehyung anlamsızca annesine bakıyordu. Kraliçe, Taehyung'un önünde durdu. Üstten bir şekilde Taehyung'a bakıp onu biraz yana itti.
Aramızda hiçbir engel kalmamıştı. "Ben çok üzgünüm Jimin. Ben sadece oğlumun daha mutlu olmasını istiyordum. Çok özür dilerim." Bir anda kurduğu cümleler yüzünden yutkunamadım ve öksürmeye başladım yüksek sesle. Taehyung anında yanıma gelmiş ve sırtıma vurmuştu acıtmadan.
"Iyi misin güzelim?" Çenemden tutup kafamı kaldırdı. "Evet, evet iyiyim ben." Kraliçenin benden özür dilemesine inanamıyordum. Az önce benden özür dilemişti... "Ben, sizi çok iyi anlıyorum efendim. Bana alışmanız için zamana ihtiyacınız var biliyorum. Ve bunu bekleyeceğim. Lütfen benden özür dilemeyin." Küçük bir tebessümle kollarını açtı iki yana.
Bu sefer daha çok şaşırmıştım. Bugün beni oldukça şaşırtıyordu kraliçe. Ona doğru ilerleyip sarıldım korkakça. Kısa bir sarılmadan sonra ayrıldık ve parmaklarıyla saçlarımı düzeltti. Taehyung hâlâ kızgındı kraliçeye. Bu yüzden belimden tutup kendine çekti ve kraldan izin isteyip ayrıldık odadan.
"Annene kızgın olmayı bırakmalı-"
"Hayır." Sözümü kesmesi kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Aptal herif. "Taehyung benim canım çilek ve erik çekiyor." Dedim bedenine daha fazla sokulurken.
"Adrian'a söyleriz hazırlatıp odamı-"
"Hayır. Bizzat sen getir istiyorum. Bebeğimiz senin elinden yemek istiyormuş." Onu taklit etmek hoşuma gidiyordu. Ayrıca uzun zaman sonra ilk kez aşermiştim onun elinden yemek istiyordum bir şeyleri. "Hımm, bebeğimiz istiyorsa büyük bir zevkle hazırlarım. Sen odaya geç, ben de mutfağa inip geliyorum." Onaylamak adına yanağından öpüp ayrıldım oradan.
Ben odaya ilerlerken o mutfağa gitmek için geri dönüp merdivenlere yönelmişti. Odaya yaklaştığımda, birkaç oda ötede ki odanın kapısı açılmış ve Min Hara çıkmıştı kapıdan. "Merhaba Jimin." Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Beni selamlayıp yanımdan geçip merdivenlere ilerledi.
Bu kızdan nefret nefret nefret ediyordum!
✯
Odaya gelmiş, üstümü bile değiştirmiştim ancak Taehyung hâlâ ortalarda yoktu. Birkaç çilek ve erik getirmek bu kadar uzun sürmemeliydi. Yanına gitmek istiyordum ancak merdivenlerden inme düşüncesi bile beni yoruyordu. Son zamanlarda fazla üşengeç olmuştum ve bundan nefret ediyordum.
Üşengeçliği bir kenara bırakıp yataktan ineceğim sırada odanın kapısı aralandı ve elinde koca bir tepsiyle Taehyung girdi içeriye. "Neden bu kadar uzun sürdü! Yanına gelecektim meraktan." Yatağa oturup tepsiyi kucağıma koydu.
"Mutfakta Min Hara ile karşılaştım. Canı muz çekmiş sanırım. Onu beklemek zorunda kaldım." Çatala bir tane çilek batırıp bana uzattı. "O kozdon hoç hoz otmoyorom."
"Ağzında yemek varken konuşma. Ve evet, ben de haz etmiyorum bebeğim. Ancak katlanmaya çalışacağız." Burun kıvırıp bir çatal daha vermesini bekledim ağzımdakini yuttuktan sonra.
"Gerçekten annenle aranı düzeltmeyecek misin? Bak ben bile düzelttim galiba."
"Sen peki gerçekten anneme inandın mı?" Ne demeye çalışıyordu şimdi? Kafamı karıştırmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu bu adam. "Ne demek istiyorsun Tae?" Tabakta ki doğranmış eriği bana uzatıp konuştu.
"Anneme bu kadar çabuk güvenme Jimin. Annem bir anda karar değiştirebilecek bir kadın değil. Dediğin gibi biraz daha zaman ihtiyacımız var." Diyecek bir şeyim olmadığı için Taehyung'un bana uzattığı meyveleri yemeğe devam ettim. Haklı olabilirdi. Bizim zamana ihtiyacımız vardı.
•••
Yazarınızın biricik babası internet yüklemeyi kabul etti ve yükledi de. Bu yüzden direkt bölüm yazayım dedim.
Sizce bugün bitene kadar 700 olur muyuz?
270 Oy & 260 Yorum
![](https://img.wattpad.com/cover/207593717-288-k297956.jpg)