Taehyung'un babası iyice düşünmüştü. Yani dün bize böyle söylemiş ve kararını açıklamıştı. Düğünü ve Taehyung'un kral olacağını halka aynı gün açıklayacaktık. Bu haber bizi, özellikle Taehyung'u o kadar mutlu etmişti ki bir an o annesine olan üzüntüsü ve kırgınlığı yerle bir olmuştu.
Planımız şu şekildeydi aslında, kısa bir taç giyme merasimi olduktan sonra, akşam ay ışığında gösterişli bir düğün yapmaktı üç gün sonra. Kral herşeyle kendisi ilgileneceğini söylemişti. Kraliçe de taç giyme merasimini düzenleyecekmiş. Planlarımız bu şekildeydi. Kraliçenin kötü biri olduğunu düşünmüyorum.
Sadece oğlunun mutlu olmasını istiyordu ancak Taehyung'un böyle oldukça mutlu olduğunu göremiyordu. Belki bebeğimiz doğunca yumuşar ve bizim için iyi dileklerde bulunurdu.
"Bebeğim iki dakika bakar mısın?" Taehyung'un bana seslenişini duymam ile elimdeki kalemi ve kağıdı kenara koyarak ayaklandım. Sıkıldığım zaman resim çizmeye başlamıştım. Saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyordum ve bu bana iyi geliyordu.
Sevdiğim şeyleri çizmek hoşuma gidiyordu.
Taehyung giysi dolabının önünde dikilmiş, elindeki iki takıma bakıyordu aynadan. "Sence yeşil olanı mı giymeliyim yoksa kahverengi mi?" Kaşlarım çatılıyordu. Nereye gidiyordu da hazırlanıyordu böyle? Bana da bir şey dememişti üstelik.
"Nereye gidiyorsun, bana söylemeden?" Yatağa oturup aynadan gözlerinin içine baktım. Babasının yanından daha yeni gelmişti. Nereye gidiyor olabilirdi ki? Omuzlarını silkip takımları incelemeye devam etti. "Taehyung sana diyorum. Nereye gidiyorsun durduk yere?" Kahverengi olan takımı geri dolaba koyup yeşili yatağa attı.
"Kasabaya gidiyoruz." Gidiyoruz derken? Ne işimiz var ki kasabada? "Niye gidiyoruz? Bak ben hiç yürüyemem lütfen ayaklarım ağrıyor." Ayakta ne kadar durursam o kadar ayaklarım şişiyor, daha sonra ağrısından duramıyordum. "Hımm, ben de annenleri düğünümüze çağırmak istersin diye düşünüyordum. Uzun zamandır da görmüyordun. Ancak istemiyorsan tamam, çağırmayız."
"Pardon? B-bir dakika ya-yanlış duymadım değil mi? Annen mi dedin sen?" Yatakta hızla ayaklanmam ile kaşları çatılmıştı ancak şu an umurumda değildi sinirlenmesi. Annemden bahsediyordu. Onları görmeme izin verecek miydi? "Öncelikle ani hareketler yapmamanı sana söylemiştim. Ayrıca evet, onları üç gün sonraki düğünümüze çağırmak istersin diye düşündüm, kendin." Yanıma gelerek yanağımı okşadı.
"Taehyung... Teşekkür ederim çok teşekkür ederim bebeğim." Yanağımdaki elini tutarak dudağına kısa bir öpücük kondurdum. "Benim hazırlanmam gerekiyor! Hemen mi gideceğiz? Boş boş bakma hadi giyin sen de!" Dolabı açıp içinden elime gelen herhangi bir giysiyi alıp soyunmaya başladım.
Ben acele acele üzerimi çıkartırken Taehyung sadece bana bakıyordu kocaman gözlerle. "Hadi sevgilim giyinsene. Çoraplarımı giyememe yardımcı olmak zorundasın ben eğilemiy-"
"Tamam ben giydireceğim ama biraz daha sakin olmaya ne dersin? Bebek karnında ters döndü resmen. Sakin ol." Sanırım haklıydı. Ailemi göreceğim için biraz fazla heyecan yapmıştım ve hamile olduğumu unutmuştum. Bu iyi değildi. Bebeğim için gerçekten iyi değildi. Hareketlerime daha fazla dikkat etmeliydim.
"Cidden ters dönmüş müdür?"
"Ne? Hayır güzelim ben onu öylesine söyledim. Ciddiye mi aldın sen bakayım?" Arkadan sarılıp boynuma burnunu sürttü. "Çok sorumsuzum değil mi? Özür dilerim... Heyecan yaptım ve bir anlığına hamile olduğumu unuttum. Ama bir daha olmayacak. Daha dikkatli olacağıma emin olabilirsin." Sessiz mırıltılar çıkarıp üzerimdeki pijamayı sıyırdı.