-4 Ay Sonra-
•••
Her şey mükemmel ilerliyordu. Geçirdiğimiz dört ay boyunca Taehyung sürekli üzerime titremiş, benimle yakından ilgilenmişti. Beraber aynı odada kalmaya başlamıştık. Taehyung bunun daha sağlıklı olduğunu söylemişti. Bu yüzden onun odasına taşınmıştım.
Şimdi ise Adrian'dan bana bol baharatlı tteokbokki getirmesini rica etmiştim. Şu sıralar canım fena halde bir şeyler çekiyordu. Neredeyse her gördüğüm şeyi yemek istiyordum. Karnım çok olmasada büyümüştü. Kendini oldukça belli ediyordu ve bu beni biraz tuhaf hissettiriyordu.
Daha önce hiç böyle değişik hissetmemiştim. Minik bebeğimin varlığını hissetmek çok güzeldi. Içimde anlamdıramadığım tuhaf bir his oluşturuyordu. Ve ben bundan rahatsız değildim. Onu hissetmek hoşuma gidiyordu.
Taehyung yüzünden haftada üç kez Agnes tarafından kontrol ediliyordum. Karnımın büyüme oranını ölçüyor, kiloma bakıp bize bebeğin olumlu yönde gelişip gelişmediğini söylüyordu. Tanrı'ya şükür hiçbir sorun yoktu. Tek sorun Taehyung'un bunu haftada üç kez yaptırmasıydı.
Tanrı aşkına bir günde ne kadar kilo alabilirdim ki? Haftada bir kez ya da iki kez olsa sorun etmezdim. Ama o bunun üç kez olmasını istiyordu.
"Tteokbokkin hazır Jimin-ssi." Adrian elinde koca bir tabakla yanıma gelerek tabağı bana doğru uzattı. Teşekkür ederek aldım ve hızla yemeğe başladım. Cidden tam istediğim gibiydi. Bol baharatlı. "Yavaşça ye çok acı o."
"Önemli değil." Dedim tebessüm ederek. Tek istediğim güzelce yemekti. Adrian ayakta başımın ucunda dikilirken yemeyi kesip ona baktım. Neden oturmuyordu? "Niye öyle duruyorsun tepemde?" Dik duran omuzlarını düşürdü. "Ne zaman su isteyeceksin diye bekliyorum." Diyerek gülümsedi. Bir şey demedim ve yemeye devam ettim.
✯
Son günlerde fazlaca uyuyordum. Gerçi, uyuyup yemek yemekten başka yapacak hiçbir şeyim yoktu.
Ve yine böyle bir zamanda Taehyung tarafından zorla uyandırılıyordum. Sırtım ona dönük biçimde öğlen uykusuna yatmıştım. Taehyung ise işlerini bitirip yanıma gelmişti. Omzuma, boynuma ve yanağıma kesik kesik öpücüklerini kondururken bir yandan da uyanmam için fısıldıyordu.
"Uyumak istiyorum Tae." Ona doğru dönmeden konuştuğumda kıkırdayıp iyice yasladı göğsüme sırtını. "Gece uyuyamayacaksın ama güzelim." Burnunu yanağıma sürtüp konuştu. "Uyurum ben. Lütfen biraz daha tam uykumu alamadım." Bu sefer ona doğru döndüm işte. Hafif çıkık karnım sayesinde tam ona sarılamazsamda kafamı boynuna yasladım, yaslayabildiğim kadarıyla.
Itiraf etmeliyim burası daha rahattı. "Aşkım, acaba diyorum şu gittiğimiz şelaleye tekrar mı gitsek?" Elleri vücudumu gezerken mırıldandı. Kafamı boynundan kaldırıp yüzüne baktım. "Ne yapacağız orada?" Sorum karşısında gözleri dudaklarıma kaydı. Ardından gülümsedi.
"Yüzeriz. Hem sen demiyor muydun sıkılıyorum diye? Eğleniriz biraz, hımm?" Sırtımı okşayan eli kalçamı bulduğunda kaşlarımı çatarak kalçamın üzerindeki eline vurdun. "Sapıkça fikirlerini kendine sakla Taehyung. Sevişmeyeceğiz." Kalçamdaki elini çekerek dudaklarını büzdü. Pekâlâ, şu an olması gerektiğinden daha tatlıydı.
"Ben sevişeceğiz demedim ki bebeğim. Yüzmekte eğlencelidir?"
"Taehyung, sevgilim uyusak? Sen bana sarıl sıkıca öyle uyuyalım ne dersin? Bence muhteşem bir fikir." Şu an yapmak istediğim tek şey uyumak. Tabi Taehyung'a sarılarak. "Uyumak yok dedim Jiminie. Kalk hadi, gidiyoruz." Kollarını bedenimden çekerek yataktan kalktı. Yanaklarımı şişirerek doğruldum yerimden.