Karşımda gördüğüm adamın silüetini bile yeni fark etmiş gibiydim aslında. Annemin bir kaç adım ileride onun adını seslenmesi ile olduğum yerde kalmıştım, adım atamıyordum adeta. Bu adam oydu yani öyle mi? Beni zorla evlendirecekleri adam Mert Merdoğlu tam arkamda duruyordu, ne işi olabilirdi ki onun burada? Neden gelmişti? Gelme ihtiyacı neden duymuştu ki? Tüm bu sorular saniyesinde beynimi kemirmeye başlamıştı. Ona doğru dönüp ne için buraya geldiğini sormak istiyordum ama sanki kelimeler ağzımdan çıkmıyor gibiydi. Zor da olsa adım atıp ona yaklaştım, yine de temkinli davranıyor ve yeterince uzak durmaya çalışıyordum."Sen..." dedim, devamını söylemek o kadar zor geliyordu ki.
"Senin burada ne işim var?" söyleyebildiğim tek şey buydu. Yüzünü görmeden kaçıp gitmek, uzaklaşmak daha iyi olacaktı aslında ama kapımın esiğinde duran adamdan hesap da sormak istiyordum. Tüm ümidimi almıştı benim elimden. Ben evlenmeyi kabul etsem de bir umut onun bunu kabul etmeyeceğini düşünüyordum ama maalesef tüm umudum yok olmuştu. O da bu evliliği kabul etmişti. Karşımda duran bu adam, Mert Merdoğlu resmen müstakbel eşim unvanını almıştı an itibari ile. Bu gerçeği kabul edemiyordum bir türlü. Kabul etmek çok zor geliyordu.
"Mert Ağam, buyurun, girin içeri" diye annemin ardımdan seslenmesini bile çok sonra duymuştum. Ben tam olarak şu anda bu adamdan bir yanıt bekliyordum aslında.
Bir adim daha yaklaşıp tam önünde yerimi aldım. Annem her ne kadar içeriye davet etmiş olsa da ben buna izin vermeyecektim ve bu yaptığım ile kapının önünü tamamı ile kapatmış oldum.
"Hayır, içeri giremezsin," diye direttim. Annemin telaşla ardımdan yine seslenmesini duymamaya çalışıyordum.
"Kızım çekilir misin?" diye beni kapı önünden çekmeye çalıştı önce.
"Asla." dedikten sonra tekrar Mert denen bu adama döndüm.
"Senin burada ne işin var diye sordum?" diyerek sorumu yineledim.
Bana bakışındaki o nefreti anlayabiliyordum aslında. Belli ki oda isteyerek bu evliliğe ikna olmamıştı, nitekim de söylediği ile bunu bana belli etmişti. Zehir zemberek duyacağım şeylerin başlangıcı olduğunu da hissetmiştim bu yaptığı ile.
"Hapishane arkadaşımı görmem gerekiyordu," dedi. Başta söylediğini algılayamasam da sonradan aklım onun söylediklerini tekrar etmişti.
"Ben senin arkadaşın falan değilim," dedim, hala karsısında dik durmaya çalışıyor, kendi yenilgimi belli etmemeye uğraşıyordum.
"Doğru, değilsin" dedi ve ardından devam etti. "Karım olacaksın sonuçta," diye üstüne basarak söyledi son sözünü.
Aramızda olan son bir adımlık mesafeyi de kapatarak önünde dikildim.
"Olmayacağım" dedim. Tamam, söz vermiştim belki ama bir şekilde, her şeye rağmen evlenirsek de gerçekten asla karı koca olmayacağımızı anlaması gerekiyordu onun da.
"Olacaksın" diye diretmesi beni hazırlıksız yakalamıştı ama pes edemezdim.
"Anca rüyanda görürsün," dedim son bir kez ve sonra da ardıma bakmadan uzaklaşmak için adım attım ama ardımdan seslendiğini de duymuştum.
"Daha seninle çok görüşeceğiz Mercan Hanım. Hazır olsan iyi olacak," dedikten sonra onun da hızlı adımlarla uzaklaştığını duymuştum. Arabasına binip, hızla gaza basarak uzaklaşmıştı buradan. Bir hışımla odama girdiğimde annemin de ardımdan gelip sinirle bana bağırdığını duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...