51.Bölüm

490 34 2
                                    

Birkaç saat öncesi

Mert huzursuz bir şekilde Cesur ve Merih'in bulunduğu yere gelmişti. Yine dağ başındaki o küçük yerdelerdi. Cesur'un her şeyden kaçmak istiyor oluşunu çok iyi anlıyordu ama yine de onu artık yalnız bırakamazdı, çünkü biliyordu ki konuşulmadığı sürece atlatılabilecek bir konu değildi bu. Gerekirse ortalığı dağıtmasına izin vermeli, bağırıp tüm sinirini atmasına yardımcı olmalıydı.

Kapının önüne gelip bir süre bekledi. İçeri girmeden onun da kendi kafasını toparlaması gerekiyordu. Biliyordu ki Cesur kendisinden de hesap soracaktı, yıllardır bildiği halde neden ona bir şey söylemediği için yakasına yapışıp, belki de birkaç yumrukla hıncını almaya çalışacaktı.

Bunu nasıl açıklayacağını da bilmiyordu Mert. Neyi, nasıl anlatacaktı ki? Öğrendiği şeyi tek başına sindirip sonrasında hiçbir şey duymamış gibi yasamaya devam etmişti. Bu süreçte o da çok zorlanmıştı fakat her ne olursa olsun can bağı değişmeyecekti. Simdi de kuzeninin bunu sindirmesini bekleyecekti sadece.
Derin bir nefes alıp kapıyı çaldı, çok beklemeden Merih'i karşısında gördü.

"İyi ki geldin abi." diyerek Mert'in boynuna sarıldı Merih.

"Nasıl?" diye sordu Mert, kafasını uzatıp içeri baktığında Cesur'un koltukça öylece oturduğunu gördü.

"İyi olduğunu söylüyor ama değil, 2 saattir oturduğu yerden kalkmadı, Ateş'in ona verdiği dosyayı okuyup duruyor, belki seninle konuşur."

"Elimden geleni yaparım." Merih, kenara çekilip abisinin içeriye girmesi için alan tanıdı ona. Mert, içeriye girip Cesur'un yanına gittiğinde bir süre hiç konuşmadan öylece bekledi.

"Niye geldin?" Cesur'un sesi buz gibi, bakışları tek bir noktaya odaklıydı.

"Nasıl olduğunu görmek istedim."

"Bok gibiyim." bu sefer yüzünü ona döndü. "Gerçek anlamda salak gibi hissediyorum kendimi, bu kadar aptal olmayı nasıl becerdiğimi sorguluyorum dünden beri, nasıl oldu da böyle bir şeyi anlamadığımı sorup duruyorum kendime."

Mert yine aynı sessizlikle Cesur'un hemen karşısındaki tekli koltuğa oturdu. Bir şeyler söylemeden önce kendi kafasında neler söylemesi gerektiğini tarttı ama şu an Cesur'a ne derse desin onu rahatlatamayacağını da biliyordu.

"Sen Merih'e karşı bir şeyler hissettiğini bile yıllar sonra güç bela anlamış adamsın canım, bunu mu sorguluyorsun yani şu anda?"

Kahkahasını tutamadı Cesur o an. "İkisi aynı şey zaten değil mi? İkisi de gözümün önünde duran somut bir gerçekti ama ben farkına varamadım." Elindeki dosyayı kapatarak kenarda duran sehpanın üstüne atıp arkaya yaslandı. "Gerçekten aptalın tekiymişim ben." diye söylediği şeyi tekrar onayladı kendince.

"Fark edemezdin Cesur, çünkü ailen seni sevdi, biz seni sevdik, bunun aksini bir saniye bile olsun düşünmedik, bizim ailemizden birisin sen, aksi olamaz."

"Ne zamandan beri biliyordun sen?" koltuğun iyice önüne gelerek tüm dikkatini Mert'e verdi. "Sen bu durumu bilmiyor olsan daha çok şaşırırdım zaten ama ne zamandan beri biliyorsun?" diyerek tekrarladı sorusunu. "Sonuçta Mert beyden hiçbir şey saklanamaz, Mert bey ailede olan biten her şeyi anında öğrenir ama öyle bir sır küpüdür ki kimseye bir şey söylemez."

"16 yaşımda öğrendim, bizimkiler kendi aralarında konuşurlarken kulak misafiri oldum."

"Ve bana söylemedin." Başıyla onayladı Mert, Cesur'u.

"Söyleyemedim."

"Ne hissettin o an? Yani benim evlatlık olduğumu öğrendiğinde tam olarak ne hissettin?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MERDOĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin