Biz hiç Merih'in ağzından Cesur'a olan hislerini okumamıştık ya. Bence sırasıydı🥺
İyi Okumalar herkese..
Merih onu biraz ileride arabanın içinde bekleyen Ateş'i görmüştü. Konağın kapısından onu almaması için ısrar etmiş olsa dahi Ateş bu söylediğini umursamayarak kapıya gelmişti yine.
Günlerdir, neredeyse her gün Ateş ile buluşuyor, bunun kendisine iyi geldiğini fark ediyordu.
Eskisi gibi Cesur'u düşünmüyordu ya da düşünmediğine kendini ikan etmeye çalışıyordu ama fark ettiği bir şey vardı ki; Ateş ona gerçekten çok iyi geliyordu.
"Yirmi dakikadır seni bekliyorum Merih, el insaf." Arabanın kapısını açıp koltuğa oturduğu an Ateş sitem etmeye başlamıştı bile.
"Ooo, sen şimdiden başladıysan işimiz var seninle."
"Olsun." dedi Ateş yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirerek. "Senin hep benimle bir işin olsun, buna asla karşı gelmem."
"Daha on saniye öncesine kadar sitem ediyordun, hatırlatırım?"
"Sitem edişimin nedeni seni daha geç görmüş olmamdan dolayıydı. Kısacası o yirmi dakikayı bana borçlusun, yirmi dakika daha fazla takılacağız bugün."
Merih istemeden Ateş'in bu serzenişine kahkaha atarak karşılık vermişti.
"Ne yirmi dakikaymış ya!" dedi, başını gülümserken sallayarak.
"Öyle deme, yirmi dakikada çok şey olabilir." Ateş'in bir kaşı havaya kalkmıştı.
"Sen var ya, aklına hemen neler geliyor?" Merih bir tane Ateş'in koluna doğru yumruk atmıştı. Ateş'in söylemek istediği şeyi anlamıştı. Gülümserken yanaklarının kırmızı olmaya başladığını hissediyordu.
"Senin için fesat güzelim. Ben şu anda gayet normal bir genel konuşuyordum, aklın nerelere gidiyorsa artık?" dedikten sonra arabayı çalıştırdı. "Ayrıca utanırken de çok tatlı görünüyorsun, bunu sık sık yapmak gerek."
"Oyuncak etmeyi mi düşünüyorsun beni kendine?" diye sordu Merih. Ateş'e doğru döndü bunu söylerken.
"Sence sen benim elimde oyuncak olabilecek biri misin? Kaldı ki ne biçim bir tabir o ya?" Yüzünü buruşturdu Ateş. "Düşüncesi bile hiç hoş değil." dedikten sonra arabayı çalıştırdı. "Şimdi onu, bunu bırak da Mardin'i ayaklarının altına sereceğim için bana nasıl teşekkür edeceksin, onu düşün."
"Kaleye mi gidiyoruz?" diye heyecanla sordu Merih. "Uzun zaman olmuştu ben oraya gitmeyeli."
"Tahmin ediyordum zaten." Yola koyuldu Ateş. "Akşam vakti çok daha güzel görünüyor Mardin yukarıdan."
"Hiç bu saatlerde gitmemiştim."
"Burada yaşıyorsun ve bu saatlerde yukarıya çıkmadın, öyle mi? İstanbul'da yaşayanlar gibisin sen de. Orada yaşayan kimse gezmez ama dışarıdan gelen herkes İstanbul'un her yerini bilir mesela."
"Orayı da bilmiyorum aslında, gidip kaldığım oldu ama öyle aman aman bir hevesim hiç olmadı gezmek için."
"O zaman bu da sözüm olsun, bir gün denk gelirse İstanbul'u ben sana gezdireceğim."
"Belki stajımı orada yaparım, daha karar vermedim."
"Yaparsan daha çok görüşebiliriz, çünkü benim şirketim orada."
"Şirketin mi?" Soru soran gözlerle bakıyordu Merih. "Şirketin mi var senin?"
"Benim değil aslında, babamın şirketi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomansaOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...