Mert'in içindeki huzursuzluk bir türlü geçmek bilmiyordu. Düğün günü yaklaştığı için mi böyleydi yoksa gerçekten kötü bir şey olacak da onu mu hissediyordu, anlayamıyordu. Üç gündür bir şekilde Mercan'ı görmekten hep kaçmayı başarmıştı ama yarından itibaren onu her gün görmek zorunda kalacaktı istemese dahi. Çünkü Mercan onun karısı olacaktı. İstemese de bir şekilde bir şeyler yasaması gereken kişi o olacaktı. Onu görmediği üç gün içerisinde Sinem ile olan bağını tamamıyla koparmıştı, koparmak zorunda kalmıştı. İlk baslarda evlense dahi onunla olan ilişkisini devam ettirebileceğini düşünüyordu ama bunu ne ona, ne de Mercan'a yapamazdı. Bir kadına yapılabilecek en adi şey olurdu bu. Üstelik artık bir karısı olacaktı ve ona göre davranması gerekiyordu.
Mercan bir Merdoğlu olacaktı, istemese dahi çocuklarını doğuracak kadın o olacaktı. Günü geldiğinde onunla birlikte olacağını biliyordu ama Mercan'ın neler hissedeceğini kestiremiyordu. Onun bu duruma alışması kendisinden daha zor olacaktı. Bunu öylece kabul edeceğini zannetmiyordu. Müstakbel karisinin hırçınlığı, her daim her şeye kafa tutusu, kabullenemeyişini şu birkaç haftada anlamıştı zaten. Onunla böyle bir yola girmek çok yanlıştı belki ama hüküm verilmişti ve yapabileceği hiçbir şey yoktu artık. Yarın resmen evleniyordu Mercan ile.
Tüm bu düşüncelerinden bir türlü kurtulamıyordu. Nasıl olacaktı, Mercan başına daha nasıl belalar açacaktı bilemiyordu. Her şeyi zamana bırakmaya karar vermişti ama gelecek hakkında da çok korkmaya başlamıştı.
Kına gecesi kadınlara özel olduğundan bu gece kurtulmuştu Mert belki ama yarın akşam damat olarak başrol olmanın hakkını vermek zorundaydı. Tanıdığı, tanımadığı her kim olursa olsun bir şekilde bu evliliğe herkesi ikna etmek zorunda hissediyordu kendini. Birbirlerini tanımadan evlendiklerini herkes biliyordu ama bunun zorla dayatıldığını kimse anlamamalıydı.
Karşısında Cesur ne derse desin kafasını bir türlü ona veremiyordu. Tüm bu düşünceler onu çemberin içinde sıkıştırmış gibiydi. Önünde olan kadehten bir yudum bile içmemişti üstelik. Yarını düşünmek ona ağır geliyordu. Yorgundu ve bir an önce su saçmalığın bitmesini istiyordu.
"Ama sen bu geceden böyleysen isimiz var seninle," diyen Cesur'un son söylediği ile biraz olsun düşüncelerinden uzaklaşabilmişti.
"Ne dedin?" diye sordu Mert.
"Çok şey söyledim ama bedenen burada olan Mert Bey, ruhen başka bir boyuta geçmiş," diye laf soktu şakayla karışık.
"Yorgunum ya, şu iki haftadır olanlar çok ağrı geldi bana."
"Neyse ki yarın hepsi bitiyor."
"Bittiğinden pek emin değilim, bana sanki yeni başlıyormuş gibi geliyor."
"Mercan'ın rahat durmayacağını mı düşünüyorsun?"
"Hayati bana zehir edeceğini düşünüyorum."
"Vallahi kuzen, sanki bana da öyle geliyor. Mercan asla sakin ruhlu bir kız değil ve o eve karın olarak adım attığı andan itibaren her şeyi burnundan fitil fitil getirecek gibi hissediyorum."
"Ne güzel teselli ediyorsun sen beni."
"Gerçekler acıtıyor maalesef."
"Bu fazla acıttı ama. Ayrıca senin kafa baya kıyak olmaya başlamış" dedi Mert, önlerindeki şişeden kendisi tek bir duble bile içmediği için Cesur'un tüm şişeyi neredeyse bitirmiş olduğunu fark etti.
"Biraz içtim sadece, abartmaya gerek yok. Hem eşlik eden olmayınca ayarı kaçırma gibi bir durumda olmuyor neyse ki." diye yine Mert'e laf attı Cesur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...