"Ne var? Ne istiyorsun Cesur?" Telefona çıktığındaki tavrından anlamıştı Cesur bazı şeylerin yolunda olmadığının. Efendim yerine ne var diye çıkan Mert sinirliydi, Mercan ile işler yolunda gitmemişti ve kesin olarak emindi ki sevgili kuzeni bu yüzden kendisine ayrı bir patlayacaktı."Ofise geçtim, dosyalar bende, gelecek misin?"
"Kahvaltı etmedim daha."
"Buraya bir şeyler söyleriz."
"Geliyorum." dedikten sonra telefonu kapattı ve zaman kaybetmeden aşağıya inmek için odasından çıktı. Çıkmadan önce de Mercan'ın duşa girdiğini duştan gelen su sesinden anlamıştı. Karısı ne yapmaya çalışıyordu hiç anlayamıyordu, bazı şeyleri fazlaca zorluyordu ve Mert şu anda tam olarak çıldırma durumuna gelmişti. Karısını o halde görmek unutmaya çalıştığı başka şeyleri tekrar düşünmesini sağlamıştı. Haftalardır kimseyle birlikte olmamıştı, istese bunu yapabilecekken o Mercan'ı beklemeyi tercih etmişti ama karısı bu durumda ona zerre yardımcı olmuyordu.
Onu zorlasa dahi ona o istemeden dokunmayacaktı, bunu kendisine defalarca kez söylemişti. Haftalar, aylar hatta yıllar sürse bile Mercan'ı bekleyecekti ama bu durum sağlığı bakımından hiç iyiye gitmeyecekti belli ki. Karısının tutarsız davranışlarının anlamsızlığı unutmaya çalıştığı şeyler için bir işe yaramayacaktı. Kalbine girmeyi başaran karısı, şimdi bir de kafasını karıştırmayı başarmıştı. Kasıklarının ağrımaya başladığını hissediyordu. Olmaması gereken duruma gelmekten korkuyordu.
Otelin alt katında bulunan ofise girdiğinde Cesur'u gördü ve gördüğü gibi bu sefer dayanamayıp kuzeninin yakasına yapıştı.
"Mercan'ı niye getirdin?" Cesur elindeki kahvenin dökülmemesi için uğraşırken Mert'in anlamsız tavrını anlamaya çalışıyordu. Derdini biliyordu ama Mercan yarım saatte ne yapmıştı da Mert bu raddeye gelmişti?
"Hayırdır kuzen, rolleri mi değiştik?"
"Sana bir soru sordum Cesur. Onu buraya niye getirdin? Senin amacın ne?" Hissettiği duyguların acısını Cesur'dan çıkarmaya çalışması bile boşa çabaydı aslında Mert için.
Onun bu duruma gelmesi Mercan'ın burada bulunmasından dolayı değildi. Karısı zaten tüm hayatını ele geçirmişti, bu çıkışın zaten bir gün olacağını da biliyordu ama düşündüğünden de erken tepki vermeye başlamıştı.
"Benim ne gibi bir amacım olabilir kuzen? Sadece gezmeye geldim, ha biraz da çalışmaya."
"Onu niye getirdin?"
Hala sıkıca yakasından tutuyordu Cesur'un. Mert'in aksine Cesur çok sakin bir şekilde cevap veriyordu, Mercan'ı getirdiği için bir yumruk yiyeceğinden zaten emin olduğundan kendisini buna hazırlamıştı.
"Kendi gelmek istedi, benlik bir durum yok."
Bunu söylediği an Mert Cesur'u serbest bırakıp birkaç adım geri adim attı. Eliyle dağınık olan saçlarını ileriye doğru itti.
"Zorluyor, çok fazla zorluyor ve benim sabrım kalmadı."
Cesur şaşkın bakışları arasında alttan alta gülmeyi de ihmal etmiyordu, Mert'i tam olması gereken konuma getirmeyi başarmıştı Mercan yani. Hem de bu kadar kısa zamanda.
"Hayırdır kuzen, derdin ne? Daha fazla kaçamayacağın için mi sinirlisin?" diye Cesur'un sorması sadece sinirini fazlalaştırıyordu, halbuki Mert'in sakinleşmeye ihtiyacı vardı.
"Kaçıyordum, evet." İtirafı Cesur'a değildi, kendisineydi. "Kaçtığım durumdan daha kötü bir haldeyim şu anda ve sen de bana yardımcı olmuyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...