Elimde telefon Mert'in Instagram profiline göz atıyordum. Atmış olduğu sadece iki fotoğraf vardı; biri seneler önceki, biri de daha bu gece İstanbul'dan paylaşmış olduğu fotoğraf. Otel odasındaydı, otelin adını dahi etiketlemişti. En yukarıdan İstanbul'a baktığı, Mert'ten çok şehrin göründüğü, Mert'in uzaktan sırtının göründüğü fotoğraf beni rahatsız etmişti. Profili herkese açıktı yani isteyen herkes onun profiline ve fotoğraflarına bakabiliyordu. Aynı benim de şu anda onu takip etmeden bakabildiğim gibi. Daha da önemli bir şey vardı ki bu fotoğrafı kim çekmişti? Mert oraya yalnız gitmişti diye söylenmişti bana ama yanında demek ki biri daha vardı, o kişi kimdi?
Arayıp Mert ile konuşma gibi bir durumum söz konusu dahi olamazdı. Hem madem benden uzak durmak için gitti, bu zamanın o nasıl keyfini sürecekse ben de sürebilirdim pek ala. Sonra birden yıllar önce paylaştığı fotoğrafa baktım tekrar. Üç yıl öncesine ait bir kareydi bu. Mert'in saçları uzun, hafif kirli sakalı, deniz kenarında, sadece profilden görünen fotoğrafıydı bu. Aradan sadece üç sene geçmiş olmasına rağmen ne kadar değişmiş görünüyordu. Daha olgunlaşmıştı şimdiki hali. Ekranın üzerinden yüzüne dokunmam ile telefonu hemen yatağın diğer kösesine fırlatır gibi attım. Mert'in konuşmadan, aramızdaki problemleri halletmeden kendi kaçış yolunu bulmuş olması ve benden uzaklaşmış olması sinir etmişti beni resmen. Adlandıramadığım bu sinir yüzünden sakinliğimi koruyamıyordum.
"Aman be! Sen bilirsin, sen nasıl benden uzakta kafanı dinliyorsan ben de burada, senden uzakta bir hafta kafamı dinlerim işte mis gibi. Sana ne gerek?" diye kendi kendime konuşarak yorganın altına girip ellerimi karnımın üzerinde birleştirip, tavanla ufak bir muhabbete girişmiştim. Sanki tavana bakıyorken karşımda Mert varmış gibi konuşuyordum.
"Bana diyorsun ama asıl aptal sensin." Aklımda dönüp duran düşünce beni yiyip bitirmeye başlamıştı şimdiden. Mert'in benden uzaklaşma fikri hiç iyi gelmiyordu bana.
"Ah, saçmalıyorsun Mercan. Uyu ve günü bitir artık." Gözlerimi kapatıp uyumam bile saatler almıştı. Kafam Mert ile meşgulken, bunun nedenini bile çözememişken, etrafta olan biten her şey bana batmaya başlıyordu.
Mert'siz ilk gün.
Sabah kalktığımda yatağın yan tarafının boş olduğunu bilerek güne başlamam aslında bana günün çok güzel geçeceğini hissettiriyordu. Mert'in o huysuz, sürekli sinirli ve hesap soran hali ile uğraşmak zorunda değildim çünkü. Kafamı da boşaltmayı başarırsam gayet güzel günler olacaktı Mert'siz her anım. Onun benden uzaklaşması işime yarıyordu. Kalkıp duşumu alıp rahat bir şekilde hazırlanıp aşağıya indim. Kendime olan güvenim Mert'in etrafta olmamasıyla alakalıydı muhtemelen. Onun yanında sürekli bir tedirginlik halim yüzünden ben, ben olamıyordum ve şu anda tam olarak hissettiğim şey bir nevi özgürlüktü. Ailece kahvaltı yaptığımız anda bile Mert'in sözü açılmamıştı, kimse onun tam olarak ne yaptığını ve neden İstanbul'a gittiğini bilmiyordu. Sormadım, sorgulamadım, o beni arayıp sormuyorsa benim de onu aramam anlamsızdı sonuçta. O benimle ilgilenmiyorsa ben de onunla ilgilenmeyecektim ve bu benim için çok basit bir şeydi.
Mert'siz ikinci gün.
Sabah uyanıp etrafa baktığımda her şeyi akşamına bıraktığım gibi bulma işi hoşuma gitmeye başlamıştı. En azından hesap soran kimse yoktu, Mert yoktu. Bu odada istediğimi yapabilirdim. Dün gece bilgisayarımdan açıp izlediğim mini dizi sayesinde uzun zamandır hissetmediğim kadar rahat hissetmiştim aslında. Kafam rahattı, hesap soran kimse yoktu. Tüm gün yine işle ilgilenip, yaptığım düzenlemelerle kafam yeterince meşgul olmuştu. Akşamına eve gelip odaya girdiğimdeki sessizliğe bile hemen alışmaya başlamıştım sanki. Saliha anne ve Merih de bana biraz mesafeli gibiydiler. Hadi Merih sınavlarından dolayı kendisini derslerine vermişti ama Saliha anne ile de pek oturup konuşamamıştık bu zaman içerisinde. Yemeğimizi yiyip odalarımıza çekildiğimizde bile sormamıştı günümün nasıl geçtiğini. Mert ile aramızda olanlar yüzünden soğuk mu davranıyor hissi oluşmaya başlamıştı içimde ama neler olduğunu bilmiyordu ki, daha gecen güne kadar benim yanımda olduğunu söylüyordu ama demek ki oğlu uzaklara gidince bu iş tersine dönmüştü. Yine kendi düşüncelerimle kafayı yiyerek uykuya daldığım bir gece olmuştu ama yine de Mert'siz bu odanın keyfini sürmek bana çok iyi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...