50.Bölüm

315 37 0
                                    

O an Cesur için zaman durmuştu sanki. Yüzleşebilmek için ikisinin de bu durumu sindirebilmesi gerekiyordu. Ateş için her şey bir tık daha kolaydı belki ama Cesur için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildi. Ne yapacağını, ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu üstelik karşısındaki adamın doğruyu söylediği bile meçhuldü.

Bu olamazdı. Saçmalıyordu Ateş, kesinlikle saçmalıyordu. 

"Saçmalama." diyebildi sadece. Kelimeleri bile toparlayamıyordu şu anda. "Böyle bir şey olamaz, mümkün değil hatta imkansız." diye söylendi kendi kendine sakin bir şekilde.

"Kabullenmek çok zor biliyorum."

"Sakın yapma." daha fazla konuşmasına tahammül edemedi Cesur. "Sakın devam etme, sus, böyle bir şey olamaz, imkansız." İçinden defalarca inkar etti çünkü böyle bir şeyin gerçek olma ihtimali bile onu korkutmaya yetiyordu.

"Gerçeği bilmen gerekiyordu, kabullenmesi zor da olsa gerçek bu ki hemen kabul etmeni de beklemiyorum zaten ."

Hayatına bomba gibi düşen, her şeyi alt üst edecek gerçek. Bunun kime ne yararı olacaktı ki Cesur'a olsun. Tüm bildikleri, yaşadığı hayat yalan mıydı yani? Düşünemiyordu, şu anda hissettiklerini dile dökemiyordu, ne yapacaktı? Ne tepki vermesi gerekiyordu. Kime ne diyecekti? Duyduklarının gerçek olmadığına emindi tüm bunlar deli saçmasıydı. Ayağa kalktı bir sinirle.

"Amacın ne bilmiyorum ama bu söylediklerine asla inanmıyorum." Sakinliğini korumaya çalışıyordu Cesur. "Böyle bir şey söz konusu dahi değil ama hadi öyle diyelim ailem bana gerçeği en başta söylerdi."

"Bana inanmayacağını bildiğimden sana bunu getirdim." Masanın üstünde duran dosyayı Cesur'a gösterdi. "Her şey burada yazıyor, imkansız dediğin şey kanıtlarıyla birlikte bu dosyanın içinde. Seninle ilgili gerçekler orada aç bak madem."

Önce dosyaya baktı Cesur, sonra yeniden Ateş'e çevirdi gözlerini. İfadelerinden çıkarımlar yapmaya çalıştı bir süre ama Ateş'in yüzünde mimik oynamıyordu. Sözlerinin arkasında duran bir ifade hakimdi.

"Bak biliyorum çok büyük bir şey bu kolay da değil, şok geçiriyorsun, inanmak istemiyorsun, ben de öğrendiğimde bocaladım, bir abim olduğunu ve onu bulmam gerektiğini kabul etmem haftalarımı aldı. Şimdi onca zaman sonra seni bulmuşken bırakmaya hiç niyetim yok."

"Nasıl bir oyunun içindesin bilmiyorum ama bu saçmalıklarını daha fazla dinlemeyeceğim." dedikten sonra hızla kapıya yöneldi, bir an önce buradan gitmesi gerekiyordu yoksa gerçekten elinden bir kaza çıkacaktı, sinirlerini daha fazla kontrol altında tutmayı başaramayacaktı çünkü. Ama bu hamlesi Ateş'in hızla önüne geçmesiyle engellendi.

"Dinleyeceksin." dediği an ise Cesur bir hışımla yakasına yapıştı Ateş'in, onu kapıya doğru hızla ittirdi.

"Lan delirtme beni, yalanlarının nesini dinleyeceğim ben senin. Kardeşim diye boynuna atlayacağım mı filan mı zannediyorsun sen?. " diye bağırdı hala yakasını sıkıca tutuyordu ama Ateş hiçbir şekilde geri adım atmıyordu.

"Sol kolunun iç kısmında bir doğum leken var." diye söylediğinde geriledi Cesur, kendisinin bile unuttuğu bu küçük ayrıntıyı Ateş denilen bu adam nereden biliyor olabilirdi ki?

"Ne?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Gözlerin de aynı annem gibi bakıyor üstelik."

"Amacın ne senin? Neden yapıyorsun bunu?"

"Bilmek senin hakkın ve ben artık abimi hayatımda istiyorum."

"Ben senin abin değilim." dedikten sonra bıraktı Ateş'i .
"Ben senin hiçbir şeyin değilim."

MERDOĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin