Merih ve Cesur kısmını ekliyorum, düzenleniyor, yetiştirebilirsem gün içinde ekleyeceğim❤️
"Neler oluyor burada?"
Arif babanın gürlemesiyle hepimiz neler olduğunu anlamaya çalışıyorduk ama Mert ve Cesur'un aşağıda hiçbir şey söylemeden öylece durmaları yüzünden ortalık fena karışacak gibi görünüyordu.
"Bu haliniz ne sizin? Dayak mı yediniz siz?" diye Saliha annenin araya girmesiyle bir şeylerin ters gittiğini anlamıştık. Mert tüm dikkatini bana vermişken Cesur ne yapacağını bilemez haldeydi.
"Birbirinizi mi dövdünüz siz?" diye sordu Arif baba. "Siz kavga mı ettiniz?"
Neler oluyordu, hiçbir fikrim yoktu. Mert'in kaşı yarılmıştı, Cesur'un ise dudağı mı kanıyordu.
Merih, "Cesur..." diye mırıldanıyorken ben endişemi belli etmemek için kendimi sıkıyordum çünkü hala Mert'e sinirliydim ve ne olmuşsa hak etmiştir diye düşünerek kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.
"Bir yanlış anlaşılma oldu da aramızda." dedi Mert.
"Amca, siz ne zaman geldiniz?" diye Cesur sorduğunda Mert araya girdi.
"Beni bir dinleseydin bu kadar fevri hareket etmemen gerektiğini söyleyecektim sana."
"Uyarabilirdin."
"Kesin." diye araya girdi Arif baba. "Çocuk musunuz siz, bu haliniz nedir?" Gürlemesiyle birlikte herkes sessizliğe gömülmüştü bir anda.
"Mercan kızım sen Mert'e bak, Merih sen de Cesur'la ilgilen." dedi Mert'leri göstererek. "Birazdan ikinizle de görüşmem gereken bir şey var." Daha sonra içeriye geçmek için arkasını döndü. "Uzaklaşmayın, çok önemli bir şey konuşmamız gerekiyor."
Aşağıya inip Mert'in yanına gitmekle odama gitmek arasında bocalıyordum. Mert'in iyi olduğunu bildiğimden biraz olsun içim rahattı ama Cesur ile aralarında olanları da merak ediyordum. Ama sır küpü kocam nasılsa bunu da anlatmayacaktı bana. O yüzden umursamaz bir şekilde arkamı dönerek odama girdim ve kapıyı kapattım. Odanın içinde dolanmaya başlamıştım. Mert'in en azından arkamdan gelmesini umuyordum. Bazı şeyleri netleştirmemizin ve konuşmamızın zamanı gelmişti ama Mert yine kaçmayı tercih edecekse de bu benim umurumda olmayacaktı artık.
Olmazdı, değil mi? Benimle konuşmak için onun gelmesi gerekiyordu. Benim onun ayağına gitmem değil. Yine beklemekten başka şansım yoktu.
---
"Senin yüzünden geldiğimiz hale bak, karım bu halde bile bana yüz vermiyor."
"O senin sorunun, beni ilgilendirmiyor." dedi Cesur umursamaz bir şekilde.
"Lan, iki tane bir çakacağım göreceksin, zaten çok sinirliyim sana."
"Bana ne abi? Ben kendi sorunumu halletmeye geldim, gerisi beni bağlamaz."
"Lan, bana bak..." diye diklendi Mert Cesur'a karşı. "Elin kolun rahat dursun, Merih'e yaklaşırsan gebertirim seni ha."
"Ooo, çekeceğimiz var. Sen zaten bizi öyle de kıskanıyordun. Şimdi bir de işler değişirse ayvayı yedik, iyi mi?"
"Ben onu bunu bilmem, elin ayağın rahat dursun."
"Neler oluyor burada?" Merih endişeli bir şekilde merdivenlerden inerken Mert ve Cesur tartışmaya devam ediyordu. "Sizin bu haliniz ne?" diye sordu endişeyle. "Senin bu halin ne?" dedi sonra da Cesur'a dönerek.
"Haddini bildirdim." dedikten sonra Mert bu sefer umursamaz bir şekilde merdivenlere yöneldi. O an aklına gelen bir şeyle durup tekrar ikisine doğru döndü. "Söylediklerimi sakın unutma Cesur." diye uyardı onu. "Olacaklara karışmam." dedikten sonra kalan son adımlarını atıp avluya geçti. Annesi de endişeli bir şekilde yanına geldi Mert'in.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...