"Anlat bakayım, Mert'in derdi ne?" Mert'in babası oturma odasına geçtikten hemen sonra Cesur'un bu konuda neler bildiğini öğrenmeye çalışıyordu.
"Fazla bir şey bilmiyorum amca. Aralarında bir şeyler oluyor, hatta Mert'in Mercan'a aşık olduğuna da eminim ama bir türlü orta yolu bulamıyorlar."
"O orta yolu bulmaları için o hergelenin burada olması gerekiyor. Ne demek uzaklaşmak ya, hem de neredeyse iki haftalığına?"
"İçi içini yediğine eminim. Sindiremiyor işte, kafasını toplaması gerek demek ki."
"Başlayacağım kafasına da, ona da." dedikten sonra telefonunu çıkaran babası hemen Mert'i aradı. Üçüncü çalışta açılmıştı telefon.
"Efendim baba?"
"Pılını pırtını topla ve yarın hemen buraya gel." Kesin bir dille Mert'in buraya gelmesini emretti babası, oğlu nasıl olsa onu dinlemek zorundaydı.
"Gelemem, gelmeyeceğim." Bu sefer itiraz etmişti Mert, ailesinin her dediğini yapıyordu ama bu durumu kabul etmeyecekti. "Baba siz karışmayın bizim işimize, Mercan'ı da rahat bırakın."
"Ulan hergele, kızın burada ne halde olduğunu bilmiyorsun, oradan atıp tutmak kolay tabi."
"Onun istediğini yapıyorum, aynı sizin evlenmemi istediğiniz gibi bu sefer de karımın istediğini yapıp ondan uzak duruyorum. Bu evliliğe ve aramızda olanlara karışmayın."
"Sen babana karşı mı geliyorsun?" diye sordu Arif baba.
"Evet, bu sefer evet. Sen nasıl annemin sözünden çıkmıyorsan, karın ne diyorsa onu yapıyorsan ben de karımın benden istediğini yapıyorum, onu rahat bırakıyorum."
"Aynı şey mi oğlum, sizle biz bir miyiz"?
"Değiliz baba, umut ederek bizi sürüklediğiniz bu yolda biz asla sizin gibi olamayacağız. O yüzden bizden de, bizim evliliğimizden de uzak durun. Ne olacaksa kendi içimizde halledeceğiz, evlenmemize karıştınız ama evliliğimize karışmanıza izin vermem, bu o kadar basit bir şey değil."
"Basit olmadığını biliyorum ama sırf bir inat uğruna yaptıklarınız olacak şey değil."
"İnat değil hisler, bizim hislerimiz sizinkiler gibi değil. Birbirimize alışırız diye düşünüyordunuz ama görüyorsunuz, alışmaktan ziyade yaralıyoruz birbirimizi ve bu yaraları şimdilik birbirimizden uzak durarak sarmak zorundayız. O yüzden rica ediyorum karışmayın, Mercan ile benim aramda bu." dedi. "Karımla arama girmeyin." dedikten sonra telefonu kapatmak istedi Mert ama karşısındaki kişinin babası olduğunu bildiğinden bunu yapamadı. Karşı taraftan gelecek bir cevabı bekledi ama Arif babadan herhangi bir geri dönüş alamamıştı daha. "Lütfen bizim halletmemize izin verin. Uzun bir yol olacak belli ki, sonunun nereye çıkacağını hiçbirimizin bilmediği bir yol. İyide olabilir, kötü de ama ne olursa biz kendimiz karar vermiş olacağız. Sonucuna katlanacak olanlar da bizleriz."
"Sen karına aşık değil misin?" diye sordu Arif baba. Beklemediği bir soru ile karşılasan Mert afallamıştı. Babası her ne kadar oğlunun hislerinden emin olsa da, hisleriyle yüzleşmekten korktuğu için kaçtığını bilse de Mert'ten duymak istiyordu bunu.
"Benim hislerim bir işe yaramıyor baba, o yüzden lütfen uzatmayalım. Kapatmam gerekiyor, arkadaşım bekliyor."
"Mercan'dan kaçtığın yetmiyor şimdi de benden kaçıyorsun yani?"
"Kaçmıyorum, arkadaşlarımı bekletmeyi sevmiyorum." dedi kısaca.
"Seninle görüşeceğiz daha." dedikten sonra bu sefer Arif baba Mert'e fırsat vermeden onun suratına kapattı telefonu. Birkaç dakikalık sessizlikten sonra Cesur'a döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...