Kendimi bir anda rahatlamış hissediyordum. Korku ve endişe bir yana, artık aramızda hiçbir sır kalmamıştı Mert ile. İkizlerimiz olacağını öğrenmişti ama yüzüne baktığımda şaşkınlıktan hareket edemiyor gibiydi. Umursamadan ekrana baktım tekrar. Doktorun yaptığı kontroller sırasında her şeyin yolunda olduğunu öğrenmiştik neyse ki. İki bebeğim de şu an için sağlıklıydı ve benim endişelenmem gereken hiçbir şey yoktu. Mert haricinde. Yine Mert'i düşünmem gerekiyordu.Dakikalar boyunca hiçbir şey demeden yanımda öylece durdu. Gözlerine baktığımda ne düşündüğünü anlayamıyordum. Doktor toparlanmam için fırsat verip dışarı çıktığında Mert ile odada yalnız kalmıştık. Ben karnıma sürülen jeli temizlerken, Mert karşımdaki sandalyeye oturdu. Öylece bakıyordu. Hiçbir tepki vermeden sadece karnıma bakıyordu.
"İkiz yani?" diyebilmişi sadece, o an gözlerime baktı. "Neden söylemedin diye sormaya hakkım yok sanırım." dedi, sakin bir ses tonuyla. Yattığım yerden kalkıp toparlandım. Mert birkaç adım atıp karşıda duran sandalyeye oturdu ve parmaklarıyla oynamaya başladı. Bana bakamıyordu. O an suçluluk duygusu hissetmiştim. Bunca zaman hamileliğimi saklamanın suçluluğunu biraz olsun hissediyorken, Mert'in karşımdaki bu mahcup halini gördükten sonra bir de ikizleri saklamanın suçluluğu yüklenmişti üzerime.
Yine de karşısında dik durup tavrımdan taviz vermemeye kararlıydım.
"Tekini bile istemiyordun, ikiz olduğunu nasıl söyleyebilirdim ki?"
"Haklısın." demişti sadece. Bakışlarıyla sanki bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Canının yandığını görebiliyordum gözlerinden. Yutkunuşunu da.
"Üzgünüm demek isterdim ama bu hissin yanından bile geçmiyorum Mert. Öğrenmeyi hak etmiyordun."
"Peki, gelmeseydim, yetişemeseydim daha ne kadar saklayacaktın benden bunu? İkizlerimiz olacağını bana ne zaman söyleyecektin?"
"Kırgınlığım geçtiği zaman."
"Yapma Mercan." Ayağa kalkıp odada adım atmaya başladı. Bir sağa, bir sola giderek kendisini sakinleştirmeye çalıştığını fark etmiştim. "Senin bana kırgınlığın belki de hiçbir zaman geçmeyecek."
"Bunu bilmen ne güzel." dedim ben de ayağa kalkarak.
"Ailem de biliyordu, değil mi? Merih de?" Duraksadı. "Ve hatta Cesur da?"
"Ben senin bunu bildiğinden emindim neredeyse Mert. Çünkü senin her şeyden haberin vardı. Kendim bile hamile olduğumu anlamadan sen benim hamile olduğumu anlamıştın ve bir şekilde bunu da bir yerlerden öğrenmişsindir diyordum. Asıl beni şok eden senin bilmiyor oluşun oldu." diye açıklamaya çalıştım durumu.
"Bununla vuracaksın yani beni? Gözlem yeteneğimin iyi olmasıyla?" İnanamıyor gibi başını salladı. "Ama ben sana her şeyi gelip bana anlatman için fırsat verdim, anlatmayan sendin." diye kendini savunmaya geçtiğinde bir hızla ayağa kalkıp karşısına dikildim.
"Sakın Mert!" diye diklendim. "Beni bununla vurmaya kalkışma. O süre içerisinde beni nasıl bir psikolojiye sürüklediğini sen çok iyi biliyorsun. Senin yüzünden neler çektiğimi tekrar anlattırma bana."
"Sen de benim neler yaşadığımı biliyorsun Mercan. Buna rağmen her şeyi geride bırakmaya çalıştığımı da biliyorsun. Deniyorum ve elime yüzüme bulaştırıyorum." dediğinde tekrar duraksadı ve sırtını döndü bana. Bir şeyler mırıldandığını duyuyordum ama ne olduğunu anlayamıyordum. "Sanırım haklısın." dedi tekrar dönerek. "Senin kırgınlığın asla geçmeyecek ve sanırım gerçekten bizim toparlanma şansımız kalmadı artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...