"Ben evlenmek istiyorum." Bir fısıltı gibi söylediğim bu sözü herkes duymuştu. Ama benim gözlerim Mert denen o adamdan başkasını görmüyordu şu anda. Verdiğimiz kararın tam tersi bir cevap verdiğim için muhtemelen şu anda içinden bana küfürler yağdırıyordu. Ama yapabilecek bir şeyim kalmamıştı. Ağzımdan o kelimeler çıkmıştı ve geri dönüşü olamazdı."Sen ne saçmalıyorsun ya?" diyerek ayağa fırladı Mert. "Biz seninle içeride ne konuşmuştuk?" Tam üstüme gelmek için adim atmıştı ki onu durduran, yanından hiç ayrılmayan, kuzeni olduğunu öğrendiğim kişi olmuştu.
"Mert yavaş!" diye onun önüne geçerek bana yaklaşmasını engellemişti. "Sinirlerine hakim olsan iyi olacak."
Bu yaptığı ile bana doğru gelmesini engellemişti ama şu anda ortamda soğuk rüzgarlar esmeye başlamıştı bile. Benim ailem ve Mert'in tüm ailesi ayağa kalkmıştı.
"Neler oluyor burada?" diye araya giren babamın sesi bile duyulmuyordu.
"Ne demek bu şimdi?" diyen Mert'in babası oğluna döndü, bir açıklama beklediği çok açıktı. Ve tabii diğer aile üyelerinin de. Ortalık o kadar karışmıştı ki, kimin ne söylediği anlaşılmıyordu bile.
"Bu ne demek oluyor Arif Efendi?" diye sesini yükselterek konuşan babamdı. Onun bir hışımla söylenmesi sayesinde etraf biraz olsun sakinlemişti. Herkesin bir açıklama bekliyor oluşunun stresini hissediyordum şimdi de. Üstelik Mert'in o delice bakışları yüzünden kaybolmak istedim o an. Sanırım beni eline geçirebilseydi bir sıkımlık canımı çoktan teslim etmiş olurdum şu anda.
"Mert neler oluyor? Sen ne dediğinin farkında mısın?" diye bir hiddetle oğluna döndü babası yine.
"Mercan evlenmek istemiyor," diye ortaya büyük bir bomba atmıştı. Herkesin gözü bana dönmüştü o anda. Halbuki bu tartışma sürerken bir köseye sinmiştim ve neler olacağını izlemekle yetineceğimi ve sadece Mert'in hesap vereceğini zannediyordum ama bu adam tüm sorumluluğu yeniden üzerime atmıştı. "Konuşsana! Az önce içeride konuştuk ya seninle? Gözümün içine baka baka benimle evlenmek istemediğini söylemedin mi sen?"
Şu anda gerçekten yer yarılsa da içine girebilsem diye düşünüyordum. Herkese kafa tutan Mercan bir anda yok olmuştu birden. Bundan ve bu ortamdan nasıl kurtulacaktım hiç bilmiyordum. Dizlerimin titremeye başladığını hissediyordum.
"Ya daha demin bana kafa tutan, evlenmeyeceğim diyen kız nerede? Dalga mı geçiyorsun sen benimle?" diye tekrar bana doğru gelmek için adim atmıştı ve tekrar engellenmişti kuzeni tarafından.
"Fikrimden vazgeçtim, simdi evlenmek istiyorum." diyebilmiştim sadece. Sesimin her dakika korkudan daha çok kısılmaya başladığını hissediyordum. Biraz daha buraya kalırsam hiç konuşamayacak hale gelecektim sanırım.
"Ya sabır..." dedikten sonra kuzeninin onu tutan kolundan kurtularak çıkışa doğru gitti. Onun da bir an önce buradan kaçmak istediğini zaten gözlerinden anlamıştım.
"Çıldırtacaksınız beni!" diye söylenerek kapıya gitti. Kuzeni de vakit kaybetmeden Mert'in peşine takılmıştı.
"Arif Efendi, siz oturun, belli ki ufak bir yanlış anlaşılma var. Ben Mercan'la tekrar konuşayım," diye ortaya ılımlı ve herkesi sakinleştirecek bir şey söylemişti babam. Beklenildiği gibi de karşı taraf orta yolu bulabilmek adına tekrar yerlerine oturmuştu. Herkes az önce yaşananların şaşkınlığı ve gerginliği içindeydi. Mert'in gitmesi biraz olsun beni sakinleştirmişti belki ama şu anda babama ne hesap vereceğimi bilmiyordum. Bana kaş göz işareti yaparak mutfağı işaret etti. Koşulsuz ve itirazsız onu takip etmek zorunda kaldım. Annem ise o ara kulağıma eğilerek bana yine tavsiye vermeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...