Cesur'un farkına varmış olduğu gerçek yüzünden tüm dengesi alt üst olmuştu.Böyle bir şeyin olması dahi bile söz konusu olamazken Merih'e karşı bir şeyler hissediyor olmak kabul edilemez bir şeydi onun için.
Yıllardır içinde her daim hissettiği huzursuzluğun sebebi bu muydu yani? Merih'e karşı hissettiği hislerin adını koyamadığı yüzünden mi sürekli savruldu bir yerlere? Bu yüzden mi hep aradığı şeyi bulamıyordu yani?
Yanı başında olanın farkına varamaması yüzünden miydi tüm bu çektikleri?
Ama olamazdı, Cesur kuzenine karşı bir şey hissetmezdi, böyle bir şeyin imkanı yoktu. Kafasının karışıklığı böyle bir şeyi düşünmesine sebep olmuştu muhtemelen.
Nefes almaşı gerekiyordu. Şu anda Merih karşısında duruyorken, onun gözlerinin içine bakıyorken nefes alamadığını hissediyordu çünkü. Kendisini hızla dışarı attı, nereye gideceğini bile bilmiyordu. Kalbinin bu denli hızla çarpıyor oluşunun korkusu kaplamıştı her yerini.
"Kendine gel Cesur, olmaz böyle bir şey, olmamalı." diye kendi kendine söylenip ikna etmeye çalışıyordu. Gözlerini kapatıp yutkundu. Sakinleşemiyordu bir türlü çünkü içten içe inkar etse dahi farkına vardığı bu şey gerçekti.
Cesur Merih'e aşıktı.
"Allah'ım, ben ne yapacağım?" Derin nefes alıp vermesi bir işe yaramıyordu çünkü bu gerçek canını hiç olmadığı kadar yakıyordu.
Gözlerini kapattığında az önce yaşadığı anı hatırladı yine. Merih'in kendinden geçerek söylediği şarkının sözlerinde takılı kaldı.
O çarptığı tüm duvarlar kendisi mi oluyordu yani? Merih içten içe kendisi için mi söylemişti bu şarkıyı? Ne anlamalıydı tüm bunlardan bilmiyordu, hele ki Merih'in o son andaki bakışları.
Cesur'un aklı düşünmeyi bırakmıştı sanki. Mantıklı hiçbir yanı yoktu bu olayın, kalbine sorsa o da saçmalıyordu şu anda, mantığı devre dışı kalmıştı her yönüyle çünkü.
Ne yapacağını, nereye gitmesi gerektiğini bilmiyordu, kiminle konuşabilirdi bunu onu bile bilmiyordu. Kabul etmekte zorlandığı bir şeyi dile dökmesi ne kadar da zordu.
Kendisini arabasına attığı gibi hızlıca uzaklaştı oradan. Merih'i de düşünmeyi bırakmalıydı artık ama yapamıyordu, bu gerçekle yüzleşmeden önce bile sürekli aklı ondayken şimdi bunu bilerek onu düşünmeyi nasıl bırakacaktı?
Aklı, fikri, duyguları, her şey ama her şey karmakarışık olmuştu.
Aşıktı yani öyle mi? Cesur Merih'i seviyordu yani öyle mi? Bu yüzden mi Ateş ortaya çıktığı an kendisinin huzursuzluğu artmıştı? Geriye dönüp düşündüğünde Merih'in yanında bunca zaman hiçbir erkeği görmediğini anımsadı. Bu yüzden mi bu duyguların farkına varamamıştı yani? Ateş ortaya çıktığı an bu yüzden mi delirmeye başlamıştı?
Arabayı ne derece hızlı sürdüğünün bile farkında değildi. Nereye gitmesi gerektiğini bile bilmiyordu, hiçbir yere sığamıyordu şu anda. Rüya geldi o an aklına, ona karşı hissettiğini zannettiği şeylerin aslında hiç de öyle olmadığını fark etti. Bunca zaman bir oyunun içinde gibiydi, Rüya'yı sevdiğini zannettiğinin yanılgısıyla yüzleşti.
Madem her şey bu kadar gözünün önündeydi, bunca zaman nasıl farkına varamamıştı? Gerçi farkına varsa ne yapabilirdi ki? Merih onun kuzeniydi, kardeşim dediği kişiydi, istese de bir şey yapmazdı, yapamazdı. Aklı darmaduman olmuştu, düşünceleri birbirine girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...