Hello ben geldiiimm, şu bölümü yazarken zorlandığım kadar hikayeyi kurgularken zorlanmamıştım, arada özel bir ameliyat, tatil vs. de girince de uzadıkça uzadı, inanın yazdığım en kötü bölüm olabilir, affınıza sığınarak bırakıp kaçıyorum.
Hala buralarda olan varsa, sabrınıza teşekkür eder, diğer bölümde ise en kısa zamanda görüşmek üzere diliyorum..
——-
"Ne yapıyorsun Cesur?" diye kısık bir sesle çığlık attı Merih. Cesur onu çekiştirerek suyun altına almıştı. Merih'in de kaçacak bir yeri olmadığından Cesur'a doğru yaklaşmak durumunda kalmıştı.
"Senin yüzünden her yerimiz çamur oldu ve temizlenmemiz gerekiyor."
Cesur dikkatli bir şekilde Merih'e bakıyordu. İkisinin de hala kıyafetleri üstündeydi.
Merih ise "Bunu ayrı ayrı da yapabiliriz," dese de içten içe mutluluktan bağırmamak için kendisini sakin tutmaya çalışıyordu. Hem az önce yaşadıklarının etkisi, hem de şu anda oldukları durum onu aslında oldukça memnun ediyordu.
"Bundan sonra bir saniye olsun yanımdan ayrılmana müsaade etmeyeceğim." dedi Cesur Merih'in gözlerine bakarak. "Bundan sonra asla ayrılmayacağız seninle."
"Konuşmamız gerektiğini biliyorsun değil mi?" diye sordu Merih. Evet, şu anda birlikteydiler ama yine de çözümlenmemiş şeyleri konuşmaları gerekiyordu ve bu durum Merih'i hala çok rahatsız ediyordu. Ve şu anda oldukları durum hiç normal değildi.
"Bu durumda konuşamayacağımıza göre önce temizlenmemiz gerekiyor." dedi yüzüne imalı bir bakış yerleştirerek. "Oyalanmasak iyi olacak." dese de Cesur herhangi bir hamle yapmıyordu, ikisi de akan suyun altında sadece birbirlerinin gözlerinin içine bakıyordu.
Merih hayal bile edemediği bir durumdaydı şu anda. Cesur yanındaydı ve birlikteydiler. Az kalsın onu sonsuza kadar kaybedeceği gerçeğiyle yüzleşmesi aklını başına getirmişti neyse ki.
"Beni bırakmana dayanamam." dedi Merih birden. İçindeki tüm hislerini artık korkusuzca söylemek istiyordu. Ne olursa olsun ikisinin arasında, akıllarında herhangi bir soru işareti kalsın istemiyordu. Bunca sene kaçtığı gerçekle yüzleşmek zorunda olduğu gibi Cesur'un da bazı şeyleri anlaması gerekiyordu artık.
Saklanmak yoktu, kaçmak yoktu artık.
"Bu saatten sonra bunu yapabileceğimi mi zannediyorsun Merih? Seni bırakıp nasıl giderim? Ben gitsem kalbim buna dayanamaz. Aklım fikrim her şeyim senle doluyken olmaz, bundan sonra bensiz bir hayatı unut."
"Öncesinde de sensizliğim hiç olmadı ki benim Cesur." dedi Merih sıkıca Cesur'a sarılırken. "İlk doğduğum andan itibaren hep hayatımdaydın sen, hep yanımda olandın."
"Ve bu asla değişmeyecek Merih, her ne olursa olsun seni asla bırakmayacağım."
"Babam karşı gelse bile mi?" dedikten sonra Cesur'un gözlerinin içine baktı. Her şeye rağmen tüm sorunların üstesinden gelebileceklerine inanmak istiyordu Merih. Her ne kadar Cesur'a inanıyor olsa da asla vazgeçmeyeceğini tekrar tekrar duymak istiyordu.
"Başta herkes bir afallasa bile kabullenecekler Merih." Omuzlarını umursamaz bir şekilde salladıktan sonra gülümsedi Cesur. "Kaldı ki; amcam da, yengem de beni sever. Seni de benden başka kimse almayacağına göre." Merih bunu duyduğu an Cesur'un göğsüne hafif bir şekilde ardı arkasına yumruk atsa da bozulmamıştı sevdiği adamın söylediklerine çünkü biliyordu ki Cesur her daim Merih'e takılır, sinirlendirirdi ve içten içe bu durum çok hoşuna giderdi Merih'in.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...