Kafamda dönüp duran ne varsa her şeyi şimdilik bir kenara koymam gerekiyordu. Dönüp duran soruların cevabını bana verebilecek olan tek kişi karşımdaydı. O an hissettiğim şeyin ne olduğunu adlandıramıyordum, benim burada ne işim vardı? Mert'in sorunu olması gereken şey beni neden bu kadar huzursuz ediyordu, bir türlü cevabını veremiyordum kendime ama işte sonunda buradaydım; Sinem'in karşısında, Mert'in eski sevgilisinin karşısında, belki de çocuğunun annesinin. Canımı acıtıyordu bu gerçek ama neden olduğu konusunda bir fikrim yoktu. Mert'in kocam olması dışında ona karşı hiçbir sorumluluğum yoktu. Daha düne kadar Ali'yi seviyorum diyorken, şimdi onu aklımın ucuna bile getirmiyor oluşumun suçluluğu da üstüne eklenince tam bir azaplar kraliçesi olma yolunda ilerlediğimi fark etmiştim.
Bana bakıp, neden buraya geldiğimi öğrenmeye çalışan Sinem'in söylenmesine sonunda cevap verecek gücü bulmuştum kendimde.
"Ben..." dedim, tereddütsüz konuşacağımı zannetmemin yenilgisi içindeydim. Bir şey demek şu anda o kadar zor geliyordu ki. "Konuşmaya geldim."
"Neden? Neyi konuşacağız? Mert seni seçti, beni terk etti."
Terk etmek zorunda kaldı. Benim yüzümden sevgilisinden ayrılmak zorunda kaldı. Benim varlığım Mert'in de hayatını alt üst etmişti. İkimiz de sürüklendiğimiz bu yolda neleri ardımızda bırakmak zorunda kalmıştık.
"Gerçeği senin ağzından duymam gerekiyor," dedim. Onu konuşmak için ikna etmeye mi çalışıyordum yoksa kendimi konuşmaya zorlayacak bir neden mi arıyordum, anlayamıyordum. Şu anda, Mert'e inanmayı seçip, ardıma bakmadan çekip gidebilmeyi çok isterdim ama içimdeki kuşku hiçbir zaman yok olmayacaktı, aylarımı da bu kuşkuyla geçiremezdim.
"Mert'in seni sevdiğini benim ağzımdan mı duyman gerekiyor?" diye sordu, kendini sıktığı gözlerinden belli oluyordu.
"Mert beni sevmiyor," dedim birden. Saliha anne ve Merih'e karşı savunduğum şeyi sırf Sinem Mert'in eski sevgilisi diye kabul edemezdim.
"Ama sevecek," dedi birden. "Ve en azından benim için savaşacak kadar da beni sevmiyor," dedi bu sefer de. Ne diyebilirdim ki? Zorla evlendirildiğimiz bu gerçeği biz kabullenmek zorunda kalmıştık elbette ama başkalarının canını bu denli acıtabileceğini hiç düşünmemiştim. En azından ben bu durumu hiç hesaba katmamıştım.
"Üzgünüm," den başka bir şey diyememiştim. İstemeden Mert'in sevgilisinden ayrılmasına neden olmuştum sonuçta. Karşımdaki kadının çaresizliğini hissediyordum. Bir an için kendimi onun yerine koyduğumda, hissettiğim şeyler karşısında yenilmek üzereydim.
"Üzgün olman beni ilgilendirmiyor, sen niye geldin? Ne istiyorsun benden?"
"Gerçekten hamile misin? Bunu senden duymam gerekiyor, eğer öyleyse..." Araya girip sözümü kesti Sinem.
"Eğer öyleyse ne? Mert'ten ayrılacak mısın?" Bir anlık kahkahasını saklayamamıştı. "Hiçbir şey bilmiyorsun değil mi? Mert'in ailesinde boşanmanın olmayacağını anlamamışsın bile."
"Eğer hamileysen giderim, kimsenin beni bulamayacağı bir yere giderim. Bebeğinin babasız kalmasına izin vermem. Kim ne derse desin," dedim ona karşı savunmasız bir halde duruyor gibiydim. Bir yanım hamile olmasını diliyordu sanki birkaç saniyelik de olsa. Bunu bahane ederek uzaklaşır, kaçarım diye umut ediyordum ama bir de hamile olmasına rağmen bunu başaramayacağım hissi de oluşuyordu bende. Yaşadığımız onca şeyi ben geride bıraksam dahi Mert'in buna izin vermeyeceğini biliyordum çünkü.
Bir diğer yanım da içten içe kıskanıyordu bu durumu. Sinem hamile olmasa dahi, bu bir yalan olsa dahi onun Mert'i bu kadar sevmesini kıskanmıştım. Sinem'in Mert'i sevdiği gibi ya ben onu sevemezsem? Mert için savaşacak, her şeyi göze alacak bir kadın varken ben ona karşı bu hisleri besleyemezsem korkusu sarmıştı içimi. Sevmek ister miydim Mert'i, tüm olanlara rağmen? Her şeyi kenara çekip, sadece çocukluk arkadaşım olduğunu bilseydim tereddütsüz kendimi ona bırakır mıydım ki, düşünceleri saniyesinde ele geçirmişti beni. Mert'i kıskanmıştım, en azından, onun için, onu sevdiği için savaşan biri vardı benim karşımda. Ama benim için bu denli savaşan, aşkına sahip çıkan kimse yoktu. Sevdiğimi sandığım sevgilim bile tek bir kelime konuşmamıştı benimle o zamandan sonra. Arayıp araştırmamış, sorgulamamıştı. Canım yanıyordu ama hangi olanlar için bir türlü ayırt edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERDOĞLU
RomanceOlmayacak bir yerde yolları kesişen iki küçük çocuktu onlar. Ama nereden bilebilirlerdi ki yıllar sonra kaderlerinin birbirlerine bağlanacağını. Onlara sorulmadan verilen kararların altında ezilmek yerine savaşmak, aşık olmamak için verilen çabanın...