MERHABALAR; GECİKTİM BİRAZ RAHATSIZIM KUSURA BAKMAYIN. İYİ OKUMALAR...
"Banane lan çoluk çocuktan."
Cabbar aldığı emirden sonra telefon kullanmaktan olabildiğince uzak durduğu için biraz yavaş hareket ediyordu. Ancak Seyit Dara'nın ne denli gözünün döndüğünü gördükten sonra çok dikkatli olmalı ve bugün bu işe son vermeliydi. Bunun idrakıyla içi çok rahat olmasa da elinde hazır olan adamlarla suikastı organize etmeye başladı.
Işık Şırnak'tan hazırlıksız geldiği ve fizik olarak Ayla'ya daha yakın olduğu için Ayla birkaç kıyafetle Tuğsem'in evine gelmişti. Ayla kırmızı göğüs bölgesi tamamen kapalı, boyundan bağlamalı etekleri uçuş uçuş bir elbise giyerken, Işık siyah tek omzu açık diğer omzu da göğsünden şerit gibi çıkan kumaşla kapanmıştı. O şerit şeklinde uzanan kumaş göğüs dekoltesini başka bir boyuta taşımıştı.
Ayla'nın boyu daha uzun olduğu için asimetrik kesim etek dizlerinin bayağı altında kalmıştı. Ayla'nın tam kasıklarında biten yırtmaç onda dört beş parmak aşağıda kalmıştı. Sanırım basenlerinden kaynaklı sağ bacağının üstünden uzanan yırtmaç yürüdükçe yürek hoplatacağa benziyordu.
Ayla düzleştiriciyi eline aldı. İlk önce kendi saçlarını sonra Tuğsem'in bozulan saçlarının üzerinden geçti. Işık'ın derdini bilmiyordu ancak ağladığı belli olan arkadaşıyla ilgilenmek istedi. Bu yüzden her zaman kabarık saçlarla gezen arkadaşını zorla önüne oturtup, saçları dümdüz olana kadar uğraştı. Işık, gözlerinin güzelliğini ortaya çıkaran bir makyaj ve kıpkırmızı bir ruj sürmüştü.
Bilekten bağlamalı ucu açık topuklu ayakkabıları ile aynaya baktığında, kendi bile şaşırdı. Uzun çok uzun zamandır bu denli dikkat çekici olmadığını düşünüyordu. Hiç takı takmadı. Zira yeteri kadar abarttığını biliyordu. Ayla her zaman ki dikkat çekici makyajlarından birini yapıp, ten rengi stiletto giymişti. Omuzlarına uzanan siyah küpeleri ve bir sürü bileklik ile tamamlanmıştı.
Tuğsem ise nane yeşili göğüs çatalından omuzlarına doğru gerdanı tamamen açık, etek boyu dizlerinin altında bir elbise giydi. Elbise beyaz küpürlerle kaplı ve kolları dirseklerine kadar uzanıyordu. Beyaz küpürler çiçek motifleriyle çok hoş duruyordu. Saçları düz olduğu için beline kadar uzanırken, sabahki örgüsünü çözdü. Saçları biraz önüne dökülsün istiyordu. Makyajını olabildiğince doğal tonlarda tuttu. Siyah stilettoları ve küçük çantası ile hazırdı. Tuğsem, takı olarak inci küpeler ve göğüs çatalına kadar uzanan zarif bir kolye kullanmıştı. Kızlar Tuğsem'in yatak odasında bulunan boy aynasına aynı anda baktıklarında sonuçtan gayet memnundular.
"Oh harika oldunuz kızlar!"
"Gecenin yıldızı sensin Tuğsem!"
"Ne demezsin Ayla, kızım yanında dana gibi duruyorum. Allah'ım ben niye hiç incecik olamıyorum."
"Kemiklerin iri senin," diyen Işık'la hepsi birlikte güldü. Tuğsem'in çocukluğundan beri hep incecik kızları beğenip, ben niye böyle değilim diye hayıflandığı ama aslında kendini bu kiloyla sevdiğini bilen Işık ergenliklerinden beri bu espriyi yapardı.
"Doğru kemiklerim iri yoksa sizden aşağı yanım yok yani!"
"Tabi ki yok tatlım! Hem herkes benim gibi manken olmak zorunda değil!"
"Ah Alaz gibi başlama yine Ayla! Bir Yeşilçam filmi vardı. Orada eski kocasına güzelleşmek isteyen kadına eğitmeni, ilk önce güzel olduğunu kendin kabul edeceksin diyordu. Zavallım o da nasıl olacak diye saf saf sormuştu. Aynanın karşısına geçip, ben dünyanın en güzel kadınıyım diye tekrar ettirip durmuştu. Kesin benim Hüseyin'im aynanın karşısına geçip ben dünyanın en yakışıklı erkeğiyim diyor, sen de en güzeliyim. Valla narsist olmanızdan korkuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞIMIN TACI (Tamamlandı)
General FictionBIÇAKÇI aşiretinin ağası Hüseyin Alaz'ın töre denen saçmalıklar silsilesi ile mücadelesini ve hiç ummadığı bir zamanda uğradığı saldırı sonucu tanıştığı doktor Tuğsem'le çekişmeli ilişkilerini okumaya ne dersiniz. Urfa'nın sert ağasının gri mavi g...