İYİ OKUMALAR...
"Siktir git Melihh!"
Alaz'ın kükreyişinden sonra mecburen dışarı çıkan Melih, en az ağası kadar üzgündü. Yıllardır ağasının yanındaydı ve neredeyse ilk defa küfür ettiğini duymuştu. Doktorun bu anlatılanlarla uzaktan yakından alakası olmadığına yürekten inanıyordu. Adam reddedilmeyi hazmedememiş ve kesinlikle iftira atıyordu. İnşallah ağam saçmasapan davranışlarda bunulmaz diye düşünürken, Alaz'ın sesi geldi.
Alaz, Melih'i odadan kovduktan sonra videoyu iki kere daha izledi. Her izleyişinde de dişlerini daha çok sıktı. İçindeki sinir katman katman büyüdü. Sevdiği kadına edilen lafları hazmetmesi gerekiyordu. Ki asla hazmedemezdi. O adamı doğduğuna pişman edecekti. Ancak sakin olup, ilk önce bu videoyu gizlice çekip ona gönderen kişiyi bulmalıydı. Çünkü bu videodan sonra Tuğsem'den ayrılacağına emin olan biri ona ulaştırmıştı. Biraz kendine geldikten sonra en güvendiği adamına seslendi.
"Melih!"
"Buyur ağam!"
"Al bunu, bilgi işleme götür! Fotomontaj mı? Yoksa gerçekten o şerefsiz pis ağzına Tuğsem'i almış mı, kontrol ettir? Ha bir de kim göndermiş hemen bul!"
"Emredersin ağam!"
Melih, ağasının sağduyulu olduğunu biliyordu ama bir kere daha hayran kaldı. Doktoru çok sevdiğinden belki edilen o lafları kaldıramaz, şüphe duyar sanmakla aptallık etmişti. Alaz Ağa bu güne kadar kime haksızlık etmişti ki sevdiğine etsin diye aklından geçirirken odadan çıktı. İlk önce asistanının yanına gitti. Çünkü Alaz'ın kişisel asistanının yanında üç sekreteri vardı.
Zarfı sorduğunda özel bir kuryenin girişteki danışmaya bıraktığını öğrendi. Hemen güvenlik müdürüne ulaştı. Durumu anlattı. Onlar araştırmaya başlamışken kendi de bilgi işlem müdürünün odasına giriyordu. Bu hassas konuydu. Gizliliği açısından herhangi bir çalışana kontrol ettirmezdi. Hem bu konuda bilgi işlem müdürü Berke'den iyisini tanımıyordu. Adam resmen bilgisayar dünyasında devleşiyordu.
Durumu anlatıp, flash diski verdi. Kendine bir kahve söylettirdi. Çünkü biliyordu ki, o daha kahvesini içmeden Berke kayıtın gerçek olup, olmadığını anlardı. Anladığı gibi nasıl bir cihazla kayıt yapıldığını da çıkarırdı. Şansları yaver giderse hangi bilgisayardan kaydedildiğini bulurdu. IP numaralarından o bilgisayarın içerisine kadar bile girerdi.
Tahmin ettiği gibi yarım saatin sonunda kayıtın gerçek olduğunu ve çekim yapılan telefonun IP'sinin yanı sıra hangi bilgisayara aktarıldığı ve saklandığını bulmuştu. Yaklaşık bir saatin sonunda bütün bilgileri hazırladılar. Berke ve güvenlik müdürü Musa ile Alaz'ın odasında toplandılar. Melih, ağasının hala çok sinirli olduğunu gördü. Adam sonuna kadar haklıydı. Kim sevdiği kadına yapılan iftiraları kabul ederdi. Odasındaki yuvarlak masaya geçtiler. Alaz'ın gergin haliyle kimse söze girememişti.
"Berke dinliyorum!"
"Kayıt gerçek patron, bir telefondan çekilmiş. Telefonun IP'sinden kime kayıtlı olduğunu buldum. Kayıt hala telefonda mevcut, silinmemiş. Aynı zamanda flash disk için aktardığı bilgisayar İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde bulunuyor. Bilgisayarın içine girdim. Kayıt orada da duruyor."
"Telefon kime kayıtlı..."
"Yaşar KİT!"
"Yaşar KİT kim?"
Soruyu sorarken Melih'e dönmüştü. Hastaneden biri olduğu kesindi ama bu isim tanıdık gelmemişti. Ayları o hastanede geçtiğinden neredeyse temizlik elemanlarına kadar birçoğuna Alaz bile vakıfken bu isim kimseyi çağrıştırmıyordu. Melih ağzını açıp cevap verecekken, Musa söze girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞIMIN TACI (Tamamlandı)
Ficción GeneralBIÇAKÇI aşiretinin ağası Hüseyin Alaz'ın töre denen saçmalıklar silsilesi ile mücadelesini ve hiç ummadığı bir zamanda uğradığı saldırı sonucu tanıştığı doktor Tuğsem'le çekişmeli ilişkilerini okumaya ne dersiniz. Urfa'nın sert ağasının gri mavi g...