İYİ OKUMALAR CANLAR'IM...
Bilal ve Selçuk'la görüşmeleri özel olacağından sahibi olduğu otelin küçük toplantı odalarından birine kahvaltı hazırlatmıştı. Üç saat kadar ancak uyumuştu. Dün gece kararlar almıştı. Ne yapacak edecek bütün imkanlarını onu öldürmek isteyenleri bulmak için harcayacaktı. O yüzden uyumak dinlenmek umurunda değildi. Bir daha hayatındaki kimseyi riske atamazdı. Otele geldiğinde misafirlerinin onu beklediğini öğrendi. En fazla 50 metre karelik odaya girdiğinde iki ciddi adamla adamla karşılaşması bir oldu.
"Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk," diyen savcı Selçuk'tu. Samimi olmasalar da Selçuk ile daha önce tanışıklıkları vardı. Bilal ile de tokalaştıktan sonra yuvarlak masaya yerleştiler. Projeksiyon aleti ve perde hazırlanmıştı. Kahve tonlarının hakim olduğu salonun köşesine yerleştirilen çay makinesi haricinde sadece onların oturdukları masa vardı. Havuz manzarası odaya ferahlık vermişti. Odada tek büyük pencere vardı onunda perdeleri Alaz geldikten sonra çekildi.
Toplantı odası kahvaltı hazırlanmadan önce emniyet güçleri tarafından dinlenme cihazı olup olmadığına dair dip köşe aranmıştı. Garsonlar sıcak servis edecekleri kahvaltılıkları masaya yerleştirten sonra çıktılar. Odada sadece Melih kalmıştı. Kahvaltı başladığında Alaz Melih'in kapının önünde dikildiğini gördüğünde kaşlarını çattı.
"Melih masaya ne zaman oturmayı düşünüyorsun?"
"Ben kahvaltı yaptım ağam, size afiyet olsun."
"Olsun! Bizle çay içersin!"
Melih, Alaz'ın sert bir şekilde cümlesini bitirmesinden ve yüz ifadesinden mesajı almıştı. Alaz, iş yemekleri haricinde yemek yerken onunda mutlaka sofrada olmasını istiyordu. Ancak Melih hep yerimi biliyorum tarzında davranıyordu. Kendine bir bardak çay doldurup, masaya yerleştiğinde Selçuk, Bilal'in hala çok sinirli olduğunu gördüğünde konuşmaya başladı.
"Bilal kahvaltının keyfini çıkar!"
"Bu sinirle mi sayın savcım!"
"Gece yakaladığımız adamlar konuşmadı mı?"
Alaz'ın da iştahı yoktu. Tuğsem ile öpüşüp, koklaşarak geçireceği gecenin böyle sonlanmasından dolayı hala kızgındı. Hayır kızgın değil çok üzgündü. Sevdiği kadının inatçılığı yüzünden neredeyse üç ay önce başlayacakları ilişkilerine dün gece tam ad koyabilmişlerdi ve dün gece bunu hak etmemişlerdi.
"Konuştular, konuştular da hedef siz değil, Altuğ ÇETİNOĞLU çıktı."
"Ne? Ben tamamen kendime yormuştum."
"Biz de öyle düşünmüştük ve bir ipucu bulduk diye sevinmiştik."
"Peki Altuğ'u öldürmek isteyenler kimmiş? Altuğ'un haberi var mı?"
"Geçen ay bir şeyh Altuğ Bey'in şikâyeti sonucu tutuklanmış. O şeyhin müritleriymiş. Akıllarınca şeyhlerine bağlılıklarını gösteriyorlar. Haberi var mı? Hiç bilmiyorum! İfade vermek için çağrıldı. En geç o zaman öğrenecektir."
"Alaz merak etme mutlaka ama mutlaka seni vuranları bulacağız."
Selçuk hedefin kendi olmadığını öğrendiğinde genç adamın düşüncelerini az çok anladığından konuşma gereği duydu. Zaten yukarından yeteri kadar baskı görüyordu. Birde Alaz'ın onları suçlamasını istemiyordu. Özel bir ekip kurmalarına rağmen ilerleme kaydedememişlerdi.
"Biliyorum Selçuk biliyorum da ailemden birine ya da..."
"Ya da..."
"Sevdiğim kadın dünkü saldırıda yanımdaydı. Kendi canımdan vazgeçtim. Sevdiklerime bir şey olacak diye korkuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞIMIN TACI (Tamamlandı)
Ficción GeneralBIÇAKÇI aşiretinin ağası Hüseyin Alaz'ın töre denen saçmalıklar silsilesi ile mücadelesini ve hiç ummadığı bir zamanda uğradığı saldırı sonucu tanıştığı doktor Tuğsem'le çekişmeli ilişkilerini okumaya ne dersiniz. Urfa'nın sert ağasının gri mavi g...