11. Bölüm

48.5K 3K 268
                                    

Lütfen bölüme başlamadan önce yıldıza dokununuz.

herdem6060 beni takip etmeyi unutmayınız.

Ana sayfamda instagram linkim vardır. nerimanvurgunkitaplari instagram hesabını takip ederseniz çok eğleneceğinize inanıyorum.

İYİ OKUMALAR SİZLERİ SEVİYORUM.

Tuğsem, sabah kahvaltısına yetiştiğinde büyük bir coşkuyla karşılandı. Tuğberk'in mutluluğu ne yorgunluk ne de mutsuzluk bırakmıştı. Tüm gün kucağından inmemiş, uykuya bile halâsı ile gitmişti. Tuğberk, Rüya'yı öyle kıskanıyordu ki halâsını kaptırmamak için elinden geleni yapıyordu. Babası ve annesini kaptırdığını düşündüğünden Tuğsem gidene kadar Rüya'yı değil kendini sevdirmek için elinden geleni yapacağa benziyordu.

Tuğsem, zaten ilk göz ağrısı biricik yeğenini çok seviyordu ama Rüya'yı sevdirmemek için uğraşmasıyla içi coşmuştu. Hülya'nın çok yorulduğunu düşündüğü için evle ilgili her şeyi yapıyor bütün zamanını Tuğberk'le geçiriyordu. Zaten Manisa'da samimi olduğu birkaç arkadaşından başka kimse yoktu. Çoğu da evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştı. En yakın arkadaşı Işık'ın ailesini tatilinin bitmesine üç gün kala ziyaret edebilmişti. Meraklı Hatice teyzesinin biri yok mu? Işık ile sen başımıza kalacaksınız gibi sözlerine dek Hüseyin Alaz'ı olabildiğince düşünmeme kararını uygulayabilmişti.

'Kendine bile yalan söylemeye başladın,' diyen iç sesinin rahatsız edici duygusuyla yaşlı kadına yok kimse diye cevap verirken, yakışıklı yüzü gözlerinin önünde capcanlı duruyordu. Nasıl olduğunu deli gibi merak ediyordu. Acaba ters bir hareket yapmış mıdır? Ağrısı var mıdır diye düşünüyor sonra aman sevgilisiyledir diye düşünmeyi reddediyordu. Bu aşkın içinde daha çok büyüdüğünün de farkındaydı. 

Genelde Işık ile aynı dönemde izin kullanırdı. Yazın mutlaka on gün kadar birlikte olurlardı. Hülya'nın doğumuyla gelişen bu izninde Işık'sız bir Manisa biraz tuhafına gitse de İstanbul'dan uzaklaşmak çok iyi gelmişti.

Hüseyin Alaz, son on beş gündür deliler gibi çalışıyordu. İşlerden çok kopmamasına rağmen yeni ihale raporları ve mali tablolar bayağı zamanını almıştı. Uykuları pek düzenli değildi. Vurulmadan önce de çok uyuduğu söylenemezdi ama şimdilerde sürekli kabuslar görüyordu. Arada Tuğsem'in gözlerinin içi gülerek ona baktığı rüyalar olmasa hiç uyumak istemiyordu. İşlerin yanı sıra vurulmasının arkasındaki sır perdesini araştıran emniyet amiri ve savcı ile sürekli görüşüyordu. Üç ay olmasına rağmen hiçbir şey bulunmaması olayın daha şüpheli yapıyordu.

Öyle organize bir suikast olmuş ki, hiçbir ipucu bulunmamıştı. Bütün kameralar didik didik edilmiş, vurulduğu yerdeki ve o gece eğlendiği mekânda bulunan herkes ile konuşulmuştu. Ülkenin en zengin adamlarından biri vuruluyordu ve bir arpa boyu yol alamamışlardı. Bu durumdan dolayı takip eden savcı daha çok hırslanmıştı. Bir açık mutlaka bulacağım diyordu.

"Müsait misin Alaz," diye kapıdan kafasını uzatmış arkadaşı Altuğ'a baktı. Saatine baktı. Serkan ile geleceklerini söyledikleri saatin ne çabuk geldiğini düşündü. Gülümseyerek karşılık verdi.

"Tabi gelsenize!"

"Şu sekreterin bir gün bakışlarıyla bizi öldürecek," diyerek Serkan içeri girdi. Hüseyin Alaz kahkaha attı. Sekreteri Esra işini çok ciddiye alan hataya tahammülü olmayan ciddi bir kadındı. Arkadaşlarının her zaman onun haber vermesini beklemeden odaya girmelerine sinir oluyordu ve bunu göstermekten çekilmiyordu.

"Sizde kadıncağızın haber vermesini bekleyin!"

"Ya ne gerek var, biz zaten cep telefonundan arayıp geleceğimizi söylüyoruz. Ona da diyoruz haberi var ama her defasında olsun ben bir haber vereyim müsait mi?"

BAŞIMIN TACI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin