16. Bölüm

51.5K 2.6K 224
                                    

Lütfen bölüme başlamadan önce yıldıza dokununuz.

herdem6060 beni takip etmeyi unutmayınız.

Ana sayfamda instagram linkim vardır. nerimanvurgunkitaplari instagram hesabını takip ederseniz çok eğleneceğinize inanıyorum.

Alaz'ın bayıldığı çukurluk medya da :) 

İYİ OKUMALAR SİZLERİ SEVİYORUM.

"İzninizle! Sevgilimle dans edebilir miyim?"

Tunç, duyduklarına inanmak istemiyormuş gibi kollarından hızla çekilen sevdiği kadına ve nefret ettiği adama bakakaldı. Biraz kendine gelince inkâr etsin diye umutla gözlerini tekrar Tuğsem'e çevirdi. Genç kadının gözlerini kaçırdığını ve yanaklarının kızardığını gördü. Aynı zamanda şaşırmış yüz ifadesini sakladığı bir sırrı öğrenmesine yordu. Sonra hiç konuşmadan yıkılmışlıkla arkasını döndü.

Yıllardır biraz olsun ilgisini çekmeyi beklediği kadının, başkasının sevgilisi olduğunu öğrenmek umutlarını yıkmıştı ama tepki verecek ortamda değildi. Kabullenmek kolay olmayacaktı. Mücadelesinden de vazgeçecek değildi. Bu kararla derin bir nefes alıp, hocalarının olduğu ortamda sorun çıkaramadan geceyi bitirmeyi diledi.

Tuğsem, ne söyleyeceğini bilemez halde Alaz'ın onu kendi bedenine yapıştırmasına izin verdi. Tunç'un bunu duymasını umursamıyordu. Bu sayede onunla ilgili evlilik umutları biterdi. Ancak böyle patavatsızlık olur muydu? Dişlerinin arasından çıkan ses tonuyla sevgilimle dans etme yeter dercesine konuşurken, Tunç'un kollarından çekip almıştı. Bir an düşeceğini sanmıştı. Birkaç dakika önce yaşadıkları tekrar gözlerinin önünde canlanınca sen ne yaptığını sanıyorsun diye sinirle çıkışacaktı. Ki! Hüseyin Alaz'ın eğilip, uzunca kokusunu içine çektiğini hissetti ve içine ılık ılık bir şeyler aktı.

O anda ne hastanede arkasından konuşulacak dedikodular ne de Sibel hocasının imasının gerçekliğinin bütün bölüm tarafından görülmesi aklına geldi. Kırgın ve kızgın olmasına rağmen özlemişti. Daha çok yaklaştı ve o da başını Hüseyin'in boynuna kaldırdı. Orada uzun bir süre kalmak istemesine rağmen sadece birkaç saniye kokusunu alıp, geri çekildi. Konuşmak hatta hesap sormak istiyordu. Fakat yaşadığı anı, sevdiği adamın gözlerindeki yoğun duyguları bozmaktan korktu.

"Özledim!" dedi Alaz ve karşılık bekledi. Tuğsem'in sessizliği konuşmaya devam etmesi gerektiğini düşündürdü. Zaten hanımefendinin ona güvenene dek hiçbir şey yapmayacağını bu bir hafta içinde çok iyi anlamıştı.

"Neden bir haftadır hiçbir aramamı açmadın? Mesajlarıma karşılık vermedin. Çok özledim!"

"Peki, sen neden kendin gelmek yerine Melih'i gönderdin."

"Buna mı takıldın?"

"Takılmamam gerekiyordu değil mi? Pardon Alaz Bey telefonlar açılacak dedi. Açılmalıydı. Mesajlarıma karşılık ver diye emir verdi. Verilmeliydi. Aaa ben ne büyük hata etmişim Melih geldiğinde özürlerimi iletmeliydim. Değil mi?"

Alaz, alt dudağını ısırarak gülmeye başladı. Ne dese yanlış anlıyordu. Bir laf ediyordu bin laf işitiyordu. Peki, sıkılmak kızmak yerine neden o sinirli ses tonu içini huzurla dolduruyordu. Dudaklarına kapanıp, hasretini giderene kadar öpmek ondan sonra açıklamak istiyordu. Tuğsem'in yine sinirlendiğini kendini uzaklaştırmaya çalıştırması üzerine anladı. Belinden sıkıca tutup kendine bastırdı. Yumuşak bir ses tonu kullanmaya özellikle dikkat ederek kendini anlatmaya çalıştı.

"Sevgilim!"

"Sevgilin değilim seninn!"

"Pazartesi gününden beri Diyarbakır'daydım. Bugün öğleden sonra döndüm. Bu yüzden beş gün boyunca telefonla ulaşmaya çalıştım. Senden haber alamadığım için Melih'i önden gönderdim. Yoksa seninle iletişim kuramadıkça kafayı yedim, burada olsaydım yüz kere evini basmıştım."

BAŞIMIN TACI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin