31. Bölüm

35.6K 2.2K 216
                                    

İYİ OKUMALAR....

"Seni Allah'a havale ediyorum!" dedi ve daha odanın kapısını kapatamadan Seyit Dara'nın bağlı olduğu makinelerden sesler yükseldi. Dışarıda hazır bekleyen hemşire odaya koştu. Alaz ne olduğunu merak etmeyerek hızla hastaneden çıktı.

Avukatları hastanenin önünde bekliyordu. Emniyetteki bütün işlerini avukatlarında becerisi ile hızlıca halledip, öyle konağa döndü. Seyit Dara'nın anlattıkları bir gram içinin soğumasına neden olmamıştı. Ailesine bunları anlatma gereği duymadı. Çünkü herkese çok saçma gelecekti. Akşam yemeğine indiğinde herkesin çok üzgün ve sessiz olduğunu gördükçe çaresiz kalıyordu. Resmen ailesinin ortasına bomba düşmüştü. Helin hala hastaneden çıkmamıştı.

Tam yemek için toplanmışlardı ki, Seyit Dara'nın ölüm haberi geldi. Ferzan Bey kimse cenazeyi almayacak dediği için hiçbir şey yapılmadı. Halk zaten Alaz ağalarının öldürmek isteyenin Dara olduğunu duyduğundan beri büyük bir öfke duyuyordu. Kimse cenazeye sahip çıkmadığından dayısı tarafından alındı. Birkaç kişi ile defin işlemleri yapıldı. 

 Seyit Dara'nın ölümünden birkaç gün sonra Alaz ağalarının kadınlar, kız çocukları ve şehirleri gelişsin neler yaptığını bilen hapisteki kadınlar Rojda'yı ilk banyo gününde şişlediler. Rojda'nın tabutu ise tek kardeşi tarafından alındı ve oğluyla aynı şekilde defin edildi.

Helin, ağabeyi ve annesinin ölümünden habersiz İsviçre de bir hastaneye gönderildi. Alaz ve Yasmin her şeyiyle ilgilendi. Helin sayesinde Alaz'ın hayatının kurtulduğunu ve herkesin pisliğinin ortaya çıktığını öğrenen aile bireyleri onunla daha çok gurur duydular. Güçlü iyi yürekli kuş yuvalarının bu haline üzülseler de iyileşeceğini biliyorlardı. Ne olursa olsun hep arkasında olacaklardı. Minnetleri öyle büyüktü ki sadece bir an önce iyileşmesi için dua edebiliyorlardı.

Suzan, Alaz'ı görmek için avukatıyla haber yollamış, reddedilince de hapishaneyi birbirine katmıştı. Sevdiği kadın Suzan'ın adını duymaya tahammül edemiyordu. İhanetin en kötüsünü bana yaşatmışken, ne konuşacağı ne anlatacağı umurumda değil diyerek tekrar tekrar gelen görüşme taleplerini reddetmişti. 

 Suzan'ın kardeşi ve eski kocası da tutuklanmıştı. Alaz bütün avukatlarını bu iş için görevlendirmiş. Kendisini öldürmek isteyen kim varsa en ağır cezayı alması için uğraşmalarını emretmişti. Ağalar için araya giren herkesi kesin bir dille uyarmıştı. Kimse bu durumdan kaçamayacak cezasını çekecekti.

Altuğ'un ailesi dahil birçok aşiret geçmiş olsun dileklerini sunmak için konaklarına misafir olduklarından, Alaz on beş gündür Diyarbakır'daydı. Aslında gelen gidenden ziyade dedesinin sessizliği konakta kalmasına sebepti. Adamcağız çökmüştü ve ölüm bekler gibiydi. Gücüne iradesine hayran olduğu dedesinin bu haline çok üzülmesine rağmen konuşmaya çalışmıyordu. Aile bireyleri ortak karar almış gibi kimse Ferzan Bey'e bir şey sormuyor konuşmak için uğraşmıyorlardı. Sadece zamanın geçmesini bekliyorlardı. Ne de olsa her şeyin ilacı zamandı.

Yurtdışındaki arkadaşları Haluk, Kemal, Serkan ve Altuğ Diyarbakır'a gelip Alaz'a destek olmak istemişler ve iki gün konakta kalmışlardı. Alaz'ın günleri öyle yoğun geçiyordu ki, Tuğsem'i sadece akşam yatağa yattığında arayabiliyordu. Geç vakitler olduğu için az konuşuyorlardı. Çok özlemişti sevdiğini, onun güzel kokusunda uyumak en çok ihtiyacı olandı.

Tuğsem ise hem Tuğrul'la uğraşıyor, hem de sevdiği adama telefonla olsun destek vermek istiyordu. Bu hafta için iznini ayarlayıp, Şırnak'a arkadaşının yanına gitti. Ayla'yı da götürmek istedi ama nedense Ayla ondan uzak duruyordu. Serkan'la ilişkilerini sonlandırdığını öğrendiğinde sebebini sorduğunda, belirli bir şey söylemeyip geçiştirdi. Üstüne gitmek istemediği için fazla sorgulamadı ama hareketleri de tuhafına gidiyordu. Sanki sakladığı bir şeyler vardı.

BAŞIMIN TACI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin