4. Bölüm

51.7K 2.7K 705
                                    

HİKAYEME VERDİĞİNİZ TEPKİLER O KADAR HOŞUMA GİDİYOR Kİ BU ACILI DÖNEMLERİMDE TEBESSÜMÜM OLDUNUZ HEPİNİZDEN ALLAH RAZI OLSUN. 

SİZLERİ SEVİYORUM İYİ OKUMALAR...

"Doktor yanlış anladın. Seks yapacağım uygun mu onu soruyorum."

Tuğsem'in Alaz'ın baldırlarında hareket eden elleri durdu. Sonra cayır cayır yanan bir sobaya değmiş gibi ellerini hızla çekti. Parmak uçlarına baktı. Arkası dönük yatan adamın yüzüne doğru döndüğünde, belli etmemeliyim. İçime düşen ateşin acısını belli etmeliyim diye içinden konuştu.

Hangi ara gözleri sulanmıştı ve neden akmak için yer arıyorlardı. Tekrar belli etmemeliyim derken neden akıyorsun diye gözyaşlarına sinirlendi. Elinin tersiyle yanağındaki yaşı sildi. Bir iki yutkunmadan sonra sesinin titrememesini umarak;

"Bil...bilemiyorum!" diye cevap verdi. Allah kahretsin kekelemişti. Birkaç defa derin derin nefesler aldı. Sinirlendiğinde ya da üzüldüğünde sakinleşmek için sayı sayardı. Yine öyle yaptı. Sekiz, dokuz on dedi ve tekrar konuşmaya başladığında daha sakindi.

"Ahmet Hoca'ya sormam lazım."

"Tamam! Ben sorarım."

Alaz'ın cevabından sonra Tuğsem, tekrar gözlerini kapattı. Başka kadına gideceği ve ona dokunacağı düşüncesi ile masaja daha doğrusu ona dokunmaya devam edemeyecekti.

"Seans bitti. Birazdan sizi alacaklar..." dedi ve koşar adımlarla dışarı çıktı. Kendini lavaboya attığında o büyük güzel elleri ile bir kadının yanaklarını tutmuş, kendine yaklaştırırken öpüşürken ki görüntülere dayanamadı. Midesi bulanmaya başladı.

Normalde çok sağlıklı bir insandı. Hiçbir şeyden de tiksindiği olmazdı. O zaman bu kusma istediği de neydi derken öğürerek klozete eğildi. İçi dışına çıkana kadar kustu. İşi bittikten sonra elini yüzünü yıkadı. Servisteki doktor odasına girdi. Hemşirelere en az bir saat beni kimse rahatsız etmesin diye direktif verdi. Odanın kapısını kilitlediğinde elini kalbinin üstüne koyup, ağlamaya başladı.

Hayatı boyunca kimseden doğru dürüst hoşlanmamıştı bile. Üniversite üçüncü sınıf da bir sevgilisi olmuştu. Onunda kendisini sürekli öpmek istemesinden iğrenip, ayrılmıştı. Görüştüğü kişilerle ise bir iki akşam yemeğinden sonra devamını getiremediğini fark etti. Sonra eğitimine odaklanmaya karar verip, aşk meşk işlerinden vazgeçmişti. Tek isteği abisinin gözünde gurur duyduğu kardeşi olmaktı. Şimdi bu neyin acısıydı? Adını koymak istemedi.

"Ne ağlıyorsun geri zekalı derdin ne senin, ne yaşadın da böyle karalar bağlıyorsun. Kalk! Sen güçlüsün şurada üç haftadır, üç kelime etmediğin adam için ne bok yemeye gözyaşı döküyorsun," diye söylenerek kendine kızdı.

O sinirle elini göğsüne sert sert vurmaya başladı. Oraya vurursa, yüreğinin acısını alacak gibi hissediyordu. Hüseyin birine dokunacak, birini öpecek diye düşündükçe daha çok vurdu. Sanki vurduğu yer çatlatacak ya da kıracak ve bu acıyı kalbinden söküp, atacaktı. O denli hızlı vuruyordu.

"Ne zaman, ne zaman girdin oraya! Çık, çık lütfen! İstemiyorum. Senle biz olamayız," diye isyan ederek daha çok ağladı. Yerde oturmuş, başını kapıya dayalı haliyle ne kadar gözyaşı döktü. 

Ne kadar çık içimden diye yalvardı. Bilmiyordu. Kapı vurulunca olduğu yerde sıçradı. Ayla'nın sesiyle kendine geldi. Hemen ayaklandı, ellerinin tersiyle yanaklarını sildi. Üstünü başını saçını düzeltti. İki ellerini büyük büyük açıp, yüzünü yelledi. Ayla'nın ikinci defa adını tekrarlamasıyla hemen kapıyı açtı.

BAŞIMIN TACI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin