Merhaba sevgili okuyucularım; bu hafta iki bölüm geldi ama inanın benim için zor oldu. O yüzden alışmayın olur mu düzenli olsun her hafta olsun. :)
Hem dünya hem ülkemiz olarak bela bir virüs ile uğraşıyoruz. Lütfen kimse işi yoksa evden çıkmasın. Sağlıkçılara sadece evde kalarak destek olmamız isteniyor ve bazıları bu süreci tatil sanıyor. Hem kendi canımızı hem başkasının canını tehlikeye atmayalım.
EVDE KAL SAĞLIKLI KAL...
Lütfen bölüme başlamadan önce yıldıza dokununuz.
herdem6060 beni takip etmeyi unutmayınız.
Ana sayfamda instagram linkim vardır. nerimanvurgunkitaplari instagram hesabını takip ederseniz çok eğleneceğinize inanıyorum.
İYİ OKUMALAR SİZLERİ SEVİYORUM.
"Gitti, gitti işte daha ne istiyorsun. Kanamasana be!"
Elini kalbine attığında göğsünü sıkmaya başladı. İlk duygularını fark ettiği gün de böyle olmuştu. Orayı sıkarsa içindeki bu saçma acının geçeceğini düşünmüştü. Çok değil en fazla beş dakika sonra ben ne yapıyorum dedi kendine ve toparlanmaya çalıştı. O bir doktordu ve poliklinikte böyle kendini bırakmak ona yakışmıyordu. Hemen ağlamayı kesti. Elleriyle yanaklarından boynuna doğru inen gözyaşlarını sildi. Lavaboya gidip, yüzünü yıkadı. Akan makyajını temizledi.
Derin derin nefesler alıyor, hastanenin dışına çıkana dek on dakika önce yaşadığın sahneyi hatırlamayacaksın diye kendini ikna etmeye çalışıyordu. Telefonunu eline aldı. Şubat ayı ve soğuk demeden camı açtı.
Ayazın keskin soğukluğu yüzüne vururken, Ahmet hocasının ismine bakıp, sakinleşmeyi bekledi. İçine çektiği soluklarını dışarıya verdi. Verdiği nefesler güçlü bir buhar görüntüsü sergiliyordu. Arama tuşuna bastı. 'Sesin titremeyecek ve bir şey belli etmeyeceksin Tuğsem,' diye içinden kendini azarlarken hocasının sesini duydu.
"Tuğsem!"
"Hocam, müsait miydiniz?"
"Tabi tabi! Alaz Bey yanına geldi mi?"
Alaz'ın adını duyduktan sonra gözleri tekrar dolsa da kendini bırakmadı. Birkaç saniye sessizlik olsa da hemen sesi titremeden cevap verdi.
"Evet geldi hocam, teşekkür etti."
"Bende çok teşekkür ederim. Beni yanıltmayacağını biliyordum. Senin gibi bir öğrencim olduğu için gurur duyuyorum."
"Teşekkür ederim hocam. Ben!"
"Evet!"
"Hocam biliyorum yarından itibaren için yıllık izin yazdırdım ama ben kendimi iyi hissetmiyorum. Bugün öğleden sonra çıkabilir miyim?"
"Neyin var?"
"Halsizim biraz..."
Ahmet hoca ne diyeceğini bilememişti. Bölümdeki diğer öğretim üyesi Sibel'in iki hafta önceki vaka toplantısında Tuğsem'e Alaz konusunda imalarda bulunmuştu. Öğrencisinin kırıldığını anlamasıyla üzülmüştü ama kendini hiç savunmamasına içerlemişti. Tuğsem toplantı odasından çıktıktan sonra; öyle tepesi atmıştı ki meslektaşım diye patavatsızlıklarına göz yummayı bıraktı.
Ses tonunu da yükselterek böyle davranmaya devam ederse hakkında çalışma arkadaşına iftira atmaktan soruşturma açılması için elinden geleni yapacağını söyledi. Ona öyle söylemişti ama içine bir kurt düşmüştü ve neredeyse on gündür Alaz'ında Tuğsem'inde tepkilerine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞIMIN TACI (Tamamlandı)
Fiksi UmumBIÇAKÇI aşiretinin ağası Hüseyin Alaz'ın töre denen saçmalıklar silsilesi ile mücadelesini ve hiç ummadığı bir zamanda uğradığı saldırı sonucu tanıştığı doktor Tuğsem'le çekişmeli ilişkilerini okumaya ne dersiniz. Urfa'nın sert ağasının gri mavi g...