26.Bölüm

2.5K 261 146
                                    



İyi okumalar!! ^,^

Yeni doğan bebek gibi derin nefes soluyan kadının boğazına sızı girdi. Soluduğu havadan değil hissettiği yaşanmışlıktandı acısı. Aldığı nefes zehirmiş gibi acı çığlıyla birlikte geri iade etti. Camları sarsan güçlü çığlık normal çığlıklardan farklıydı. İnsan kafa tasını parçalayacak güce sahip olan çığlık ölümü hissettiren enerjisini tüm varlıklar uzakta dahi olsa hissederdi.

Ivan işittiği çığlık ile ormandan dolaşmayı bırakıp tüm gücüyle dört ayak üstünde koşmaya başladı. Eve vardığında saniyeler içinde sevdiği kadının dibinde bitti. Daphne sesi kısılmış, gözü yaşlı bitap haldeydi.

"Daphne?!" Ivan kadının uyanmasına mı şaşırsın, perişan haline mi şaşırsın bilemedi. Yanaklarını avuçlayıp kendisine bakması için nazikçe sarstı. "Bana bak güzelim. Ne oldu?" Böyle uyanmasının altında büyük bir şey olduğunu biliyordu. O yüzden direk konuya girdi.

"Alexa!" Daphne kendine gelmiş gibi bağırdı. Ivan'ın kollarını sıkıp çırpındı. "Alexa'nın o lanet tapınağa gitmediğini söyle!" Yüreği korku dolu kadın umutla baktı. Ivan işittiği kelimeler ile ruhu karardı. Kızına bir şey mi olacaktı? Geleceği gören bu gözler biliyor muydu?

Daphne karşısında ki adamın kararan yüzünü gördüğünde küçücük umut kırıntısı da yok oldu. "Gitti değil mi?" Çaresiz saf acı barındıran sesiyle zorlukla mırıldandı. "Gitmesine izin vermemeliydin!" Ivan'nın göğsüne attığı yumruklar ile acı acı bağırdı. Yumruklardan çok kelimeler yıkmıştı adamı.

Kapıda hissettiği Abigiel'a yıkılmışça döndüğünde kadının gözü yaşlı elinde telefonla duruyordu. Elini ağzına kapatmış hıçkırığını tutmaya çalışıyordu.

"Alexa..." boğazına yumru durduğunda konuşamadı. Hıçkırığını saldı. Koşup yeni uyanmış arkadaşına sarıldı. Daha onun uyanmasına bile sevinememişti. İki kadın sarılmış hıçkırıklara gömülürken Ivan yaşayan ölüye dönmüş sesi çıkmıyordu.

"Ben uyandım ama sen yoksun annem!!" Daphne uyurken bütün her şeyi duyuyordu. Kızının en son söylediği kelimeler artık yüreğinde yara olarak kalmıştı.

Ivan duygu karmaşasından titreyen bedenini zorlukla ayağa kaldırdı. Her adımında yer sarsılıyordu. Bakışları boş, ruhu bedeninde değildi. Yanından geçtiği diğer aile üyelerinin üzüntüsünü hissedebiliyordu. Alec önüne geçip durdurduğunda boş boş ona baktı.

"Benim kızım.." öldümü? Cümlesini tamamlayamadı. Alec anlayış dolu hüzünlü gözleriyle abisine destek olmaya çalıştı. Kollarını çevresine sarıp sıkı sıkı sarıldı ona. "Kayıp.. sadece kayıp Ivan." Zorlukla çıktı kelimeler. Yıllar sonra kavuştukları kızın ölmesine hiç biri dayanamazdı. Alec kollarını çektiğinde Ivan tekrar yürümeye devam etti.

Yürüdü, yürüdü, yürüdü.

Acı hıçkırıkları işitemeyeceği kadar yürüdü. Dolan gözlerinin yanına hıçkırığı eklendiğinde hırsla soludu. O hiç ağlamazdı ki. En son Daphne'nin onu bırakıp gitmesinde ağlamıştı. Çetin ayazın sardığı ormanda yürümek bile acısını soğutmuyordu. İnanmak istemiyordu. Hırsla solurken ileri doğru atılıp kurt bedenine büründü. Simsiyah kürke sahip kurttan gece bile korkar yıldızlar tir tir titrerdi. Hırsla ormanın derinliklerine koşmaya başladı.

VAHŞİ AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin