33.Bölüm

2.4K 204 122
                                    

Multimedya ; Ulrich & Alexa (Temsili)

İyi okumalar!! ^.^

Havaların ısınmaya başlaması yaza girdiğimizi gösteriyordu. İlerleyen haftalarda havanın daha da bunaltıcı olacağını bilmek şimdiden bunaltmıştı. Şanslıyız ki ormanın ferah havası içinde yaşıyorduk. Uçurum kenarları hem seyirlik hem de oldukça rüzgarlı oluyordu. Şehir merkezine gitmekten kaçınacağım bir dönem olacaktı. Oysa ilk bahar ne güzeldi. Cıvıl cıvıl olan doğanın getirdiği heyecan anında size sarmalıyor, teninizi okşayan ferah hava ile mutluluğu ve huzuru derinliklerinize kadar yaşıyordunuz.

Kuruyan ağzım ile su içmek için mutfağa girdiğimde yoklukta kalmış gibi tıkınan Nolan, Peter ve Evan üçlüsüyle karşılaştım. Oysa daha bir saat önce sofradan kalkmıştık. Dışarıdan gelen sesler ile bu sefer bakışlarım oraya kaydı. Gördüğüm kadarıyla Valeria, Elena ve Lexi oğlumun çevresini sarmış oynuyorlardı. Ulrich halinden gayet memnundu, özellikle de Lexi'nin bıdır bıdır konuşmalarına karşılık vermeye çalışması buna kanıttı. Artık iki aylıktı ve insan bebeğinin üç aylıkta ki hali gibi görünüyordu. Belirli yaşa geldiğinde büyümesi yavaşlayacak ve yaşlanması da yavaş olacaktı.

"Daha bir saat önce yemek yedik. Ne ara acıktınız siz?" Dolaptan su bardağı alırken Abigail'ın yaptığı keklere nasıl saldırdıklarını izliyordum. Nolan zaten elinin dolu olmasını umursamayıp Peter'ın elinde ki keki almaya çalışıyordu. Bunu fırsat bilen Evan Nolan'ın elinde ki keklerden birini aldı. Evan ağzında ki lokmayı yutma gereği duymadan "Bir erkeği etkilemek istiyorsan midesini doyur." dedi. Ağzı dolu olduğu için kelimeler anlaşılmaz ve boğuk çıkmışı. "Bir kadını etkilemek istiyorsan da ağzın doluyken konuşma." Elena mutfağa girerken tiksinmişçe yüzünü buruşturarak konuştu. Suyumu yudumlarken şok olmuşça kocaman gözleri açılmış Evan'a göz kırptım. Onlar atışmaya başlarken Nolan'a dönüp "Mia'yı gördün mü? İki gündür yok." dedim merakla. Arada kaybolmayı huy edinmişti. Hani erkek olsa bir kıza gidiyor diyeceğim ama o da değil.

"Ben nereden bileyim! Benden uzak olsunda nerede olursa olsun." Ona sormamı saçma bulmuş gibi kaşlarını çatarak konuştu. Başımı hafif yana eğip bayık bayık baktım. "Gördüğümde mesajını iletirim." deyip verandaya çıktım. Etrafa bakınmaya başladım. Sarah'ın evin kenarlarına diktiği çeşitli çiçeklerin yanında renkli büyülü mantarlar kendini anında belli ediyor. Yanından her geçtiğinizde size teninize titreşim yayarak büyüsünü hissettiriyorlardı. Kokuları ise çiçeklerden daha güzeldi. Sizi adeta sarhoş ediyorlardı. Renkleri ise sıra dışıydı. Kırmızı üstü siyah benekleri olanlar vardı bir de mor üstüne sarı benekliler vardı ki onların kokusu daha güzeldi. İskele yoluna giderken kenarda bulunan papatya kümelerinde beyaz tüy yumağının yuvarlandığını gördüm. Daha dikkatli bakınca bu tüy yumağının aklının neyin çeldiğini anladım. Kedi otu.. Kafayı yemişçe ot kümesinin çevresinde debeleniyordu. Zehirlenmese bari. Güler gibi nefesimi verdim. En azından birileri mutluydu.

Tüylerim ürperirken bedenimden elektrik dalgası geçiyormuş gibi hissettim. Uzakta görünen nehrin kenarında, kirli beyaz kürkle kaplı heybetli beden anında gözüme çarptı. Nedeni buydu demek.. Başını kaldırmış dik dik bana bakıyordu. Özlemini hissedebiliyordum. Oysa daha geçen hafta bana tripliyken özlemiyordu. Yanına gelmemi istiyordu ama gitmeyecektim zaten akşamları evde görüşüyorduk. Bu ara nöbetleri sıkıydı. Benim günüm ise iki bölge arasında gidip gelmekle ve aralara sıkıştırdığım Andre ile dövüş dersleriyle geçiyordu. Sonunda gözlerimi kaçırıp Ulrich ve Lexi'ye dündüm. Valeria bacaklarının arasına aldığı oğlumu çimenleri oturtmuş Lexi ise oyuncaklarını konuşturarak Ulrich ile oynuyordu. Ulrich, heyecanlanmış gibi çığlık atıp unicorn atına saldırıp eline aldı. Lexi'nin onu doğru yürüttüğü başka bir ata doğru vurmaya başladı.

VAHŞİ AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin