İyi okumalar!! ^,^Yine kendimizi yollara atmış amacımıza doğru adım adım gidiyorduk. Yaptığımız şey asıl amacımıza ulaşabilmek için bu küçük adımları atıp yapbozu birleştirmemizdi. Bazen kendi hayatımı bilgisayar oyunu gibi görmeden edemiyordum. Birinci seviyede kendimi ve çevremi tanımıştım. İkinci seviyede ortalıkta gezen basit bir seri katil vardı. Seviye atladıkça olayların ne kadar karmaşık olduğunu daha iyi görmüştüm. Şimdi ise finale giden seviyelerden birindeydim. Finale kaç seviye kaldı bilmiyorum ama her ilerlediğimiz adım bizim için çok önemliydi. Geleceği ne kadar görmüş olsakta adı üstünde gerçekleşmemiş ve iradeyle yön değiştirilebilen bir zamandı. Bulunduğumuz seviyeyi iyi notla geçip geçmememiz bizim finali kazanıp kazanamayacağımızı belirleyecekti.
Şuan ki bulunduğumuz seviye ise bizim için kritik seviyeleren biriydi. Evde kalmış olan Hornaja dağın kalbi bizim için en önemli varlıktı. Onu amacımıza uygun kullanabilmemiz için belirli malzemeler toplamamız gerekiyordu. Yanımda otur Kaiden ile yalnızca kutuplarda yetişen iki bitkiden bir tutamcık almaya gidiyorduk. Saç otu ve İnci çiçeği. Oraya kadar arabayla gidemeyeceğimiz için solucan sarmalı kullanacaktık. Solucan sarmalı büyülü varlıkların kullandığı geçit kapısıydı. Bir noktadan bir noktala ışınlanma da diyebiliriz. Açması ve kullanması zordu. Çöl kurtlarıyla anlaşma yaptığımızda Elena bu şekilde gelebilmişti.
"Bir şey saracağım." dedi Kaiden sessizliğini bozarak. Solucan sarmalının bulunduğu yere cadı inine gidiyorduk. Arkada Rosalie, Elena ve annem vardı.
"Evet?" dedim sorarca. Yandan bakışı bir şeyin onu rahatsız ettiğini gösteriyordu. Bana güvenmeme gibi bir lüksü yoktu ki bu konuyu aşmıştık. En son ki küçük savaşta kıçlarını bir nevi ben kurtarmıştım. Benimle gurur duyduğunu hissedebiliyordum.
"Şu Drax.." Sormazsa çatlayacakmış gibi iç çekti. "Kaç yaşında?" dedi önemsiz bir şeymiş gibi ama aslında kafaya taktığı belliydi. Gözlerim şaşkınlıkla kocaman olurken dikiz aynasından arkada ki üç kadına göz atma gereği duydum. Rosalie ve annem yan yana oturmuş sohbet ediyordu. Bizi duymamış gibiydiler. Elena ise telefonda biriyle mesajlaşıyordu. Kim olduğunu sormaya gerek yoktu. Dikkatleri bizde olmadıkları için rahatladım.
"Nereden çıktı bu?" dedim kaşlarımı çatıp ters ters bakarken. Kıskanacak vakit bulmuştu. Çok tatlıydı her zaman kıskanabilirdi ama evde o kadar yalnız kaldık ve o şimdi soruyordu.
"Söylesene kızım." dedi aynı sertlikle. Yanaklarının içe çöküp çenesinin gerilmesiyle dişlerini sıktığını anladım. Derin ormanlarına ateş atılmış gibi çakmak çakmak oldu. Yükselen ateş beni de yaktığını hissederce boğazımdan yanaklarıma ateşim arttı. Kaiden bana karşı hep kibar ve önemsediğini belli eden bir adam olmuştu. Onu en çok sevdiğim anlarından biride kıskandığı anlardı.
"2 asırdır beni mi ne bekliyormuş sen düşün kaç yaşında olduğunu." dedim gözlerimi devirerek. Sol omzumda oturan sinsi şeytan sürekli dürtüp duruyordu. Artık onu yok saymayarak gözlerimden sinsi ışıkların geçmesine sebep oldum. "Ama tabi bu genç göstermediği anlamına gelmiyor. Tabi o sıkı kaslar ve erkeksi yüzü halen dinçti." dedim önemsiz bir şeymiş gibi. Yan gözle baktığımda ölüm saçan keskin bakışlarını yola dikmişti. Direksiyonu tutan parmak boğumları sıkmaktan bembeyaz kesilmişti. Gözlerinin anlık olarak kehribar rengi parladığına şahit oldum. Arkadan gelen gülmeyle öksürük karışımı sesi işittiğimde Elena'nın kafasını cama gömdüğünü gördüm. Annem ve Rosalie ona ve bize anlık olarak baksada tekrar derin sohbetlerine döndüler. Yaşlanmaya başlayınca böyle olunuyordu sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAHŞİ AV
FantasyAlexa, annesiyle birlikte yeni taşındığı kasabada geçmişi hakkında öğreneceği bilgiler ile alışık olduğu dünyası başına yıkılır. Bunun yanında kasabada alışık olunmayan cinayetler kasaba halkını rahatsız ettiği gibi sürekli karşılaştığı cesetler Al...