38.Bölüm

1.9K 187 71
                                    



İyi okumalar!! ^.^

Yüzüme çarpar rüzgar her tüyümün arasında şefkatli dokunuşuyla yalayıp geçiyordu. Yeni iyileşen bacağıma arada sızı girip geçmiş yarayı hatırlatsada güçlüydüm. Ayaklarımın altından kayıp geçen kar tabakasına kendi izimi bırakarak Kaiden'nın iri bedeninin arkasından koşuyordum. Karaya çıktığımız için kurda dönüşmemiz sorun değildi. Buz kütlesinin üstünde bu iri bedenleri düşünemiyorum. Arada karın içine batıp çıkan bedenim bulandığı kar ile daha ağır hale geliyordu. Dağın yamacına yaklaştıkça rüzgar daha da azalıyor, arkamızda kalıyordu. Yola çıkalı iki saat olmasına rağmen dağın yamacına varmıştık.

"Alexa!" Yüzüme çarpan sert rüzgar bıçak etkisi yarattı. Bedenim şokla donarken kulaklarım dikilip çevreme odaklandım. Kulağıma dolan derin haykırış tanıdık birine aitti. Patricia? Başı dertte miydi?

"Ne oldu?" Kaiden iri cüssesiyle karşımda durdu. Benim ani duruşum ile bedeni olası tehlikeye karşı tetikteydi. Kirli krem rengi kürkünün aralarına kondurulmuş açık gri tonlar ressamın fırçası dokunmuş gibi ebruluydu. Benden farksızdı. İki yana silkelenerek karların dökülmesine sağladı. Kulaklarını dikip, keskin gözleriyle etrafı taradı.

"Bilmiyorum." dedim karmaşıkça. "Devam etmeliyiz, evden yeteri kadar uzak kaldık." Algılarım hiç bir şey bulamamıştı. Yüreğimde gezinen zehirli güç kurduma baskı yaptığı için canım yanmaya başlamıştı. Daha fazla oyalanamazdık. Bebeğimi ve ailemi özlemiştim, beni bunaltan sıcağı bile. Kaiden'nın yanından geçip hadi derce kuyruğumu yüzüne çarptım. Küçük hırıltısı ile yüzünü geri çekti. Bu tavrına kıkırdama isteğiyle dolsam da endişeliydim. Birileri tehlikedeydi.

Tekrar yola devam ettik. Dağa vardığımızda sivri kayalıklara dikkat ederek tırmanmaya başladık. Her tırmanışımız da rüzgar kendini daha da güçlendiriyormuş gibiydi. Yüzüme çarpan sert karlı rüzgar ile gözlerimi kıstım. Hemen önümde ki Kaiden arada sırada gözlerini bana çevirip beni kontrol ediyordu.

"Kokuyu alıyor musun?" dedi tırmanmaya devam ederken. Bir saatin sonunda dağın ortasına gelmiştik ve kıtanın en uzun dağlarından biri olduğunu düşünürsek iyi tırmanmıştık.

"Hayır. Rüzgardan zor nefes alıyorum." dedim.
Öyleydi de. Bütün karı ağzıma doldurmak ister gibi yüzüme yüzüme çarpıyordu. Saf beyazlıkta ki karı severdim ama şu iki günde kotamı doldurmuştum.

"Bi hayvan kokusu alıyorum ama hangisi olduğuna emin değilim. Kutup ayıları kuzey kutbunda değil miydi?" dedi etrafa bakmaya devam ederken.

"Öyle, tırmanmaya devam et Kaiden! Oturup bizi bulmasını bekleyecek değiliz." dedim başım ile kalçasını iterken. Geri çekildiğimde ona yaptığım gibi kuyruğunu yüzüme çarptı. Burnuma sürtünen tüylü kuyruk yüzünden huylanıp hapşırdım. Alayla baktığını hissedebiliyordum.

"Sessiz ol güzelim, bir de başımıza çığ yağmasına sebep olma." dedi tırmanmaya devam ederken. Dağın bazı noktaları, sivri kayalıktı. Bazı noktaları ise buzlu karla kaplıydı. Her yukarı çıkışımızda oksijen azalıyor ve basınç artıyordu. Az oksijenden ve yüksek basınçta başım ağrımaya başlamıştı.

"Sen koca cüssene dikkat et pire torbası! Bir adımın bile deprem etkisi yaratıyor."  Biraz abartmış olabilirdim ama ben normal kurdun iki katıysam o üç katı büyüklüğündeydi.

"Ben sana gösterirdim pire torbasını da.." Sinirle homurdandığında karşılık vermedim. Yine bir kavgaya girmek istemiyorum. İkimizde yorulmuş ve bitkindik. Yalnızca altı saat uyumuştum ve bacağım yüzde yüz iyileşmeden yola çıkmıştık.Sabrımın sonuna geldiğimi hissediyordum. İki saat kadar daha tırmandık. Kayalıklardan başka bir halt yoktu. Aynı şeyleri görmek artık sinirlerimi bozuyordu.

VAHŞİ AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin