24.Bölüm

2.8K 236 196
                                    



İyi okumalar!! ^,^

Oturduğum sandalyeden öne doğru eğilmiş annemi izliyordum. Tuhaf bir şekilde sağlığında bir sorun yoktu. Şuan gözüm da yalnızca uyuyan prenses gibiydi. Huzurlu bir derin uykuda gibiydi. Rosalie, arada gelip onu kontrol ediyordu. Ne zaman uyanacağı ise meçhuldü.

"Acaba babam seni öpse uyanır mısın?" diye mırıldandım. Salak mısın Alexa?! Çocuklaşma. Çaresizleşen insanlar böyle çocukça umutlara mı gömülürdü? İçimde ki varlık üzgünce inleyip, benim çocukça olan umudum gibi kuyruğunu iki yana salladı.

"İnan bana denedim." Kapıdan gelen ses ile irkildim. Babam kapı pervazına yaslanmış küçük gülümsemesi ile bakıyordu. Anlaşılan çocukça umutlara bir tek ben gömülmüyordum.

"Desene işe yaramadı." Purf şeklinde derin nefes verip tekrar anneme döndüm. Bukleli saçları temiz ve parlaktı. Huzurlu bir uykuda olduğunu gösteren belli belirsiz tebessümü vardı. Belki de bizi duyuyordu. Lexi'nin başını ağrıtıp ağrıtmadığını merak ettim. O küçük cadolozu susturmak imkansız.

Ne gördüğünü çok merak ediyordum. Benim kadar berbat şeyler görmüş olamazdı. Korkuyordum. Hem de hiç olmadığım kadar. Ölüme gidiyormuşum gibi hissediyordum. Kendi çığlıklarımı arada duyar gibiydim. Ölüm perisi olmanın kötü yönüde bu, ölecek olan kişiyi hissedip çığlıklarını işitmek. Bu ara ise kendi çıklıklarım dışında başka tanıdığım kişilerin çığlıklarını hissediyordum.

Elimin üstünde hissettiğim el ile düşüncelerimden çıktım. Babam annemin yanına oturmuş içimi görmek isterce süzüyordu.

"Bu ara çok karamsarsın." Beni anlayabilmesine şaşmadım. Alfam olduğu için en iyi o hissederdi beni. Bir de eşim olan Kaiden.

"Sadece.. Annem için üzülüyorum." Yalan sayılmazdı. Onu böyle hareketsiz yatarken görmek üzüyordu beni.

"Her şey güzel olacak meleğim... İnan bana." Yanağımı okşayıp güç vermek isterce gülümsedi. Benim gözümde çok güçlüydü. Koca bir aileyi koruyan çınar gibiydi Ivan Jones. Yanağımda ki elini tutup minnetle sıktım. Başı ile kapıyı işaret ettiğinde başımı salladım. Babam çıkarken son kez anneme baktım. Kulağına eğilip "Ben gelmeden uyan anne." Alnına uzunca öpücüğümü kondurdum. "Seni seviyorum." diye mırıldanıp odadan çıktım.

Aşağı indiğimde herkes hazırdı. Sırt çantamı alıp onların yanına gittim. Evde ki herkesle vedalaşıp uzun yolculuğumuza çıktık. Kaiden'ın yanında arabada ilerlerken ikimizde sessizdik. Uçaklada gidebilirdik ama araba yolculuğunu tercih etmiştik.

"Şarkı dinlemek ister misin?" Kadifemsi ses uzun süren sessizliği bozdu. Başımı iki yana sallayıp "Hayır, en son radyoyla yaşadığım şeyler iyi değildi." deyip kıkırdadım. Midemde yanma hissettiğimde yüzümü buruşturup yol için hazırladığımız paketlerden ekmek alıp yemeye başladım. "İyi misim? Bu ara hep miden kötü." Elimi tutup sıkan Kaiden'a başımı sallamakla yetindim. Bu konuda düşünmek istemiyordum. Aklıma doluşan fikirler beni korkutuyordu. İlk hafta geçiştirmiştim ama ikinci hafta da sürünce tedirginliğim artmaya başlamıştı. Hamile olabilme düşüncesi beni korkutuyordu. Kimseye bir şey söyleyip de bu seçeneği işitmek istemiyordum. Yokmuş gibi yapmak şuan için en işime gelen yöntemdi. Gerçekle yüzleşmekten korkuyordum.

Üç dört saat sonra arabayı ben almış Kaiden ise dinleniyordu. Başı yana düşmüş saçları önüne gelmişti. Onun bu hali sevgiyle dolmama neden oldu. Bir çok defa onu uyurken izlemiştim. Her seferinde kaşları hafif çatık oluyordu. Uyurken huysuz çocuk gibiyi. Dayanamayıp saçını araya attım.

VAHŞİ AVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin