33. UMUTLAR VE YALANLAR

11.8K 593 175
                                    

1 Hafta Sonra

İnandım, yanıldım; yeniden inandım, yine yanıldım...

Doğrusu, yanıldığımı sanmıştım; kandırılmışım. Kaç kez kandırıldım, sayamadım.

Çok düşündüm, hafızamı yokladım. Her bir sözünü, her bir tebessümünü, her bir gözlerindeki gülüşü, ona ait her şeyi çok düşündüm; yine kandım, yine yanıldım.

Her bir sözü, içime işlemişti; kabullensem de, kabullenmesem de bu böyleydi. Bilerek hiç tebessüm etmemişti ama o aldatıcı dudaklarındaki en ufak bir hareketlenme bile bana umut vadetmişti, bana cenneti verecekmiş gibi.

Vermezmiş.

O gözlerindeki gülüş, gizlese de, aslında hiç gizleyemediği, benimse her daim görmekten çekindiğim, ona olan güvensizliğim sebebiyle görmeyi tümüyle reddettiğim o bakış... Tüm o incitici sözlerine rağmen, bana kendimi güzel hissettirmişti; sanki tüm o sözlerine rağmen, içinde bir yerler bana aitmiş gibi.

Değilmiş.

O, tümüyle kurmaca bir karaktermiş. Kendi yazmış, kendi oynamış ve beni aldatmış. Ve ben, ona aslında çok inanmışım çünkü ona bu denli inanmamış olsaydım, hissettiğim hayal kırıklığı bu denli olmazdı. Bu denli yıkılmaz, bu denli yaralanmazdım.

Ben, Beril Altun, kandırıldım, kandım, inandım, yanıldım, kırıldım, parçalandım ve yaralandım. Şimdi ise, bir enkazdan farksızım.

Ben, Beril Altun, öyle bir adama kanmışım ki, o adamın hayatı tümüyle bir oyundan ibaretmiş.

O, para için yapmayacağı şey olmayan, ruhunu görmek istediği bir bedeni parayla satın alan iğrenç bir adammış. O, Can Kozalı, kaderin tüm iplerini parmak uçlarına bağlamış ve insanları, birer kukla gibi oynatmış; kimseye acımamış, kardeşine bile.

Senden nefret ediyorum.

İğrenç bir adamsın sen.

Aldığım her bir nefes ciğerlerime battı, yüreğimi acıttı, içimi sıktı ve ben o nefeslere doyamadım. Buna yaşamak denmez, buna nefes almak da denmez; bu bir yitiş. Günbegün biraz daha yittim ben, biraz daha yitirdim kendimi. O, tüm bunları vicdanına sığdırdı belki ama ben başaramadım. Düşündükçe biraz daha canım yandı. Sonra, konduramadım.

Yapmamıştır, dedim kendi kendime. Nasıl bir adama inandığının farkında mısın? Sana tüm bunları anlatan kişi Hasan Acar, ona nasıl bu denli kolay inanabilirsin? Aptal mısın? Can böyle bir adam değil, yapmaz.

Hatırla...

Onu aklı yanılttı, kalbine inanmadı.

Sen de sor kalbine; inan.

Aksi hâlde ondan bir farkın kalmayacak. Seni de aklın yanıltacak.

Yapma, bir kez olsun sor kalbine. Lütfen.

Belki de ben ondan daha acımasızım, bir kez olsun sormadım kalbime. Çünkü kalbimin onun karşısında ne denli mağlup olduğunu biliyordum. Onu aklı yanıltmıştı, beni kalbim yanıltacaktı.

Benimse yeniden yanılmaya cesaretim yoktu.

Yanılmamak için kalbime inanıp daha acı verici bir şekilde yanılmaktan korktum; ona yeniden inanıp, yeniden ve yeniden hayal kırıklığına uğramaktan. Yetmedi, bu kez de olası bir mağlubiyetin getirdiği korku, daha büyük bir mağlubiyeti getirecek diye korktum ama yine de sormadım, sorgulamadım.

Her şey açıktı.

Fotoğraflar vardı.

Sorgulamak anlamsız, ona inanmayı aklımın ucundan geçirmek aptallıktan farksızdı.

KOZ VE KÖZ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin