Dudaklarımdaki dudakları, her bir saniye sonunda daha da eziyet verici olurken, ona karşılık veriyor olmak, şu an için belki de sıkıntı ettiğim tek şeydi. Ona karşılık vermemeliydim, ona boyun eğmemeliydim.
Onun istediği tek şey, onun esareti altına girmemdi.
Onu itmek istedim fakat bir türlü yapamadım. Aksi gibi, kollarım yavaşça boynuna dolanmıştı ve bir elim ensesinden onu dudaklarıma bastırıyordu.
Her ne kadar elime lânet etsem de, onu deli gibi öpme arzusu vardı içimde. Bunu, şimdiye değin hep reddetmiştim fakat şimdi, o kadar yoğun bir şekilde hissediyordum ki bu arzuyu, kendime engel olmam ihtimal dâhilinde bile değildi.
Hislerime ya da mantığıma değil de bedenimin arsız arzularına yenildiğimde, ona daha büyük bir tutkuyla karşılık vermeye başladım. Elleri tişörtümün üstünden bedenimde gezinirken, içimde bir yerler titriyordu ve tüm bu saniyelerin sonunda tüm bedenim de titremeye başladı.
Artık nefessiz kalacağımı sandığımda, onu daha sakince öpmeye başladım. Nasılsa bir yere gittiği yoktu, onu tüm gece boyunca istediğim kadar öpebilirdim.
Bu fikrin, zaten yerle bir ettiğim gururumu tamamıyla hiçe sayıyor olmama neden olduğunu düşündüğümde, onu öpmeyi bıraktım.
En çok da kendimden utanıyordum.
Onun yüzünü görebilmek için geri çekilmeyi istediğimde, dudaklarını isteksizce dudaklarımdan ayırdı ve o her zamankinden farklı olan ifadesiyle bana baktı. İkimiz de nefes nefese olduğumuzdan, aralık dudaklarımızın arasından çıkan nefesler ortamızda birleşiyordu ve bu bile, hissettiğim duygunun kamçılanması için yeterliydi.
Aptallık olduğunu biliyorum fakat onu tenimde istemeye engel olamıyorum.
Gölgelerin daha da karanlıklaştırdığı çehresine nefes nefese bakarken, "Neden geldin?" diye fısıldadım. Buraya gelerek bana büyük bir ceza vermişti.
İşaret parmağı refleksle dudaklarıma uzanıp susmamı istediğinde, gözleri gözlerimdeki yaşamına devam ediyordu. Omzumdaki varlığını korumaya devam eden eli yavaşça tişörtümü sıyırmaya başladığında irkildiğimi hissettim.
O da bunu fark etmiş gibi, "Sakin ol," dedi beni sakinleştirebilmek için. "Seni ne kadar arzuladığımı en iyi sen bilirsin, çünkü sen de beni arzuluyorsun." Tişörtümü üstümden çıkarıp öylece bir yere attığında, fısıltıyla konuşmaya devam etti. "Bir ateşi ancak başka bir ateş söndürebilir, minik. İçinde yanan ateşi düşün." Dudaklarıma küçük bir öpücük bırakıp geri çekildiğinde, "İçimde yanan ateşi hisset," diye konuşmaya devam etti. "O ateş seni yakmayacak, aksine içindeki ateşin varlığını tüketecek."
Onun karşısında yarı çıplak duruyor olmanın tuhaf hissini yaşarken, beni yöneten tarafımın, hiç olmaması gereken taraf olduğunu anlamak hiç de zor değildi. Arsız arzularımla hareket etmektense, duygularım ve mantığımla hareket etmeyi tercih ederdim.
Yine de, her şeye rağmen ona boyun eğmek istedim; birbirimize boyun eğersek, eşitlenirdik.
Üzerimdeki örtüyü tamamen kenara atıp titrek bir nefes verdiğimde, "O ateşi hissetmek istiyorum," dedim. O an, tenimin o ateşe değdiğini hissettim fakat yanmaktan da çekinmedim. "O ateşte yanacağımı biliyorum ama o ateşi hissetmek istiyorum çünkü hiçbir ateş, bana cennette yandığını hissettirmemişti."
Kurduğum cümlenin ardından, dudakları yeniden dudaklarıma uzandı. Fakat bir anda geri çekilip bana tam da onun gibi, belki de onun açısından bakıldığında olması gerektiği gibi bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZ VE KÖZ +18
عاطفيةDudakları bir boşlukta dudaklarımla birleştiğinde, bedenimi yükseltip ona tıpkı onun gibi karşılık verdim. Öpüşmek güzeldi, unutturuyordu bir şeyleri. Tutuşmuş dudaklarımızın kör bağını çözen o olduğunda, geri çekilip yeniden, karanlığın ortasında ı...