15. YALANLARIN ARDINA GİZLENMİŞ GERÇEKLER

24.2K 840 121
                                    

Eğer iki kişi arasında, gerçeklerin ardına gizlenmiş yalanlar varsa, gerçekleri kullanarak yalanları ortadan kaldırmak gerekir ve bu, iyi bir mücadeleyle başarılabilir. Fakat Can'la benim aramdaki, yalanların ardına gizlenmiş gerçekler ve bunlar, aramıza öyle büyük bir duvar örmüş ki, istesem de bu duvarı aşıp ona ulaşamam.

İçinde bulunduğumuz bu âna kadar, Can'ın da bana ulaşamayacağını bilmenin yanında, zaten bana ulaşmayı asla istemeyeceğini sanır, buna inanırdım.

Yanılmışım.

Can, bugün bana ulaşmayı istiyordu fakat aramızdaki o büyük duvarı inşa eden ben değildim. Bu duvarı nefret ve öfkesiyle inşa eden, ta kendisiydi.

Yalanların ardındaki gerçekleri ortaya çıkarmak, herkese değmezdi ve ben de, benden nefret eden bir adama yalanlarının ardındaki gerçeklerimi göstermeyecektim. Çünkü biliyordum, bana acıyacaktı. Bana karşı olan düşüncelerinin ne olursa olsun değişmeyeceği gerçeği bir yana, bana olan davranışlarında sürekli bir ikileme düşecekti artık ve bu, yalnızca ona değil, bana da zarar verecekti.

Bense artık zarar görmek istemiyordum.

Benimle olan sorununun, o gece yalnızca ona ait olmayışım olmadığını biliyordum. Bu yalnızca onun yanılgısını doğrulamıştı, en azından ben öyle sanıyordum. Aksi hâlde, o gece benimle sevişen, beni sıkıca sarıp sarmalayan adamın sabahında o şekilde davranmasını açıklayabilecek başka bir sebebe sahip değildim.

Belki de bana en başından zaten hiç inanmamış, beni kandırmış, sonuçta kendince cezalandırmıştı.

Bilmiyordum.

Şimdi tek bildiğim, bana karşı duyduğu o büyük nefretin sebebi, Kenan'la aramda bir şey olduğunu sanmasıydı. Sorun birisiyle ilişkimin olması değildi, sorun Kenan'la ilişkimin olmasıydı. Doğrusu, evli bir adam olan Kenan'la.

Sonuçta, onun gözünde güvenilmez ve sınırları olmayan bir kadındım. Kötüydüm, acımasızdım.

Ve tüm bunlar düşünüldüğünde, bana sorduğu bu soruya vereceğim cevap her ne olursa olsun, Kenan ve ben konusundaki fikri zaten değişmeyecekti ve ben bu durumda, zararlı çıkacak olandım.

Her şey bir yana, yıllardır hiç kimseye bahsetmediğim gerçeğimi onun önüne seremezdim.

Bu benim yaramdı.

Yaralarımı herkese açsaydım eğer, gelen geçen üzerine basar, beni kanatırdı. O herkes değildi; ama o, güvenebileceğim, inanabileceğim, bu lânet sırrı anlatıp omzunda hıçkıra hıçkıra ağlayabileceğim o kişi de değildi.

Gözlerimden ardı sıra yaşlar dökülmeye devam etti. Düşündükçe sessiz hıçkırıklarım şiddetlendi sanki, içim kanaya kanaya ağladım.

Keşke böyle olmasaydı.

Keşke farklı bir hayat yaşasaydım.

Gözleri, gözlerimin içine olumsuz bir cevap almak için âdeta yalvarırcasına bakarken, belki de hiç doğmamış olmayı dilerdim ama bu da imkânsızdı.

Buradaydım, bu kaderin ağırlığını taşımak zorundaydım.

Hıçkırıklarımı bastırabilmek için alt dudağımı sertçe dişlerimin hapsine aldım ve titrek bir nefes verdim. Avuçlarım terden sırılsıklam olmuş, tırnaklarım tenimde küçük çizikler yaratmıştı. Onun tek avucuysa hâlâ yüzümdeydi.

Uzun süreli, feryatlardan ibaret sessizliğim ona istemediği cevabı vermiş olmalı, "Beril," dedi, karşımda belki de ilk kez titreyen sesiyle. Boştaki eli kucağımdaki ellerimden birine kenetlenmiş, bilinçsiz bir hareketle elimi sıkıyordu. "Hayır," derken, gözleri gözlerimdeydi. "Evet!" desem ölecek gibiydi ama ölmesini istemezdim. "Bu..."

KOZ VE KÖZ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin