Can'ın ifadesindeki gerçeklik, kaşlarımın çatılmasına neden olurken, ne hissedebileceğimi bilmiyordum. Bir yandan, Can'ın gözündeki konuma gerçekten düşmediğim için rahatlamış, bir yandan da onun Demet'e olan bakışlarını hatırlayıp beni ne kadar da kolay bir şekilde aptal yerine koyduğunu anlamıştım.
Sırf onu suçlamamı ve Kenan'la aynı konuma düşmeyi istemediği için bana şu an yalan söylüyordu.
Kaşlarım çatılırken, Kenan'ın benimle bir ilişkiye hiçbir zaman sahip olmadığını ve eğer başkasıyla da bir ilişkiye sahip olmamışsa, Can'ın gözündeki konumunun gerçeği yansıtmadığını düşündüm.
Dün yaptığı şeyin sebebini bilmiyordum fakat düne kadar, Kenan'ın bana zaten hiçbir yanlışı olmamıştı.
Karşımdaki adamın tam gözlerinin içine baktım. Kenan'ı, yaptığını sandığı yanlıştan dolayı aşağılayıp fazlasıyla aşağılık bir konumda görmesine karşın, onun yaptığını sandığı her şeyi asıl kendisi yapmıştı, yapıyordu ve dahası, sanki bana bir ceza vermek istercesine, beni de hak etmediğim fakat onun gözünde yer edindiğim konuma düşürmüştü, düşürüyordu.
Demet'i hatırladım. O her ne kadar hayatımı mahveden, şimdi içinde bulunduğum duruma bile sebep olan adamın kızı olsa da, aldatılmasını asla istemezdim.
Gözlerim dolarken, bu gerçeği nasıl unuttuğumu ya da göz ardı edebildiğimi düşünmeyi dahi istemedim. Kendimden nefret etmeme sebep olan adam, karşımda bana güvenle bakmaya devam ederken, gerçek her ne olursa olsun, ondan daha da çok nefret edecektim.
Ucuna ateş yakılmış pişmanlıklardan birinin bana ait olmasına izin verdim, ben buradan çıkıp gittiğimde, diğer ucu da ona ait olacak.
Nasıl oldu, bilmiyorum ama kader oyununu iyi oynadı ve her ikimiz de o ateşte yanmayı çoktan hak ettik.
Bir anlığına, benden uzaklaşan adımlarına baktım ve ona doğru bir adım attım. Korkusuzca gözlerinin içine bakarken, aklımdan geçenleri hiç çekinmeden söyledim. "Yalan söylüyorsun, Kenan gibi olduğunu kabullenemediğin için yalan söylüyorsun. Fakat bu, gerçeği değiştirmiyor, Can. Sen, kendi yargılarına göre aşağıladığın adamdan farksızsın."
Gözlerim ona korkusuzca bakmaya devam ederken, gözleri ani bir şekilde gözlerime değdi. Öyle bir ifadeyle bakıyordu ki bana, kendi söylediğim şeylerden yine kendim şüphe ettim.
Aramızdaki tek adımlık mesafeyi de kapatıp gözlerimin içine öfkeyle baktığında, "Sana söyledim," dedi bastırarak. "Demet benim hiçbir şeyim değil." Anlayamadığım bir şekilde, yemin eder gibiydi.
Başımı hızla iki yana sallarken, "Hayır," diye itiraz ettim her şeye ve en önemlisi, kendinden emin bakışlarına rağmen. "Onun yanındayken parıldayan gözlerini gördüm, huzurluydun. Sen ona âşıksın, Can. Bunu gözlerinde gördüm."
Söylediğim şeyler, yine en çok beni yaralarken, başımı iki yana salladım. Nasılsa zaten her şey bitmişti. Bu konuda düşünmem bile başlı başına büyük bir hata olurdu ve onca hatama bir de bunu eklemeyecektim.
Can, kollarımı tutup ona daha dikkatli bir şekilde bakmamı sağladığında, "Aşk mı?" diye sordu inanamaz gibi, alayla.
Başımı onaylarcasına salladım. "Evet, aşk."
Gereksiz onayım karşısında beni serbest bırakıp gözlerimin içine bakmaya devam ettiğinde, gözlerinde öfkenin koyu parmak izleri vardı. Yüzünü yüzümün hizasına getirmek için başını hafifçe eğdiğinde, "Kimseye âşık değilim," dedi kendinden emin bir ifadeyle. "Âşık olsaydım, bir başkasını asla arzulamazdım."
![](https://img.wattpad.com/cover/259283836-288-k388635.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZ VE KÖZ +18
RomanceDudakları bir boşlukta dudaklarımla birleştiğinde, bedenimi yükseltip ona tıpkı onun gibi karşılık verdim. Öpüşmek güzeldi, unutturuyordu bir şeyleri. Tutuşmuş dudaklarımızın kör bağını çözen o olduğunda, geri çekilip yeniden, karanlığın ortasında ı...