48. ZİFİRİ ÇİÇEKLERİ

6.7K 293 57
                                    

Yatakta, birbirimize sımsıkı sarınmışken, bir süre sonra, birbirine karışan soluk seslerimizin yerini, huzurlu sohbetimizin nağmeleri almış, ardından da duş almak için yataktan kalkıp banyoya doğru yol almıştık.

Söylediği ilk anda yadırgadığım birlikte duş alma fikrinin, pratikte fazlasıyla hoşuma gittiği, yadsınamaz bir gerçekti. Ve anlamıştım ki, nerede ya da ne şekilde olduğunun hiçbir önemi yoktu, tenlerimizin, birbirini seven bakışlarımıza eşlik etmesi her zaman çok özel ve güzeldi.

Yüzümde, mutluluğun aydınlattığı bir tebessüm belirirken, elbise dolabımın sürgülü kapağını açıp, anlık bir kararla içinden beyaz bir elbise çıkardım.

Bugünkü ruh hâlime en çok yakışacak renkti beyaz.

Başımdaki havluyu alıp yatağımın üzerine bıraktığımda, iç çamaşırlarımı çoktan giydiğim için, elimdeki beyaz, v yaka, mini elbiseyi vakit kaybetmeden üzerime geçirdim ve hemen ardından da fermuarını çektim. Saçlarımı da kurulayıp şekillendirdikten sonra Can'la dışarıya çıkmak için tamamen hazır olacaktım.

Gün boyunca yatakta pinekleme planımız, nasıl olduğunu hiçbir şekilde anlamasam da, bir şekilde suya düşünce, biz de kahvaltıyı dışarıda etmeye karar vermiştik. Önceki günkü olay, güvenlik konusunda beni ilk başta işkillendirse de, Can'ın, güvenli bir yere gideceğimizi temin etmesiyle birlikte, kötü düşünceleri zihnimden tamamen silmiş ve dışarıya çıkma teklifini kabul etmiştim.

Tarağımı alıp odamdaki boy aynasının karşısına geçtiğim sırada, Can'ın, yarı aralık kapımı hafifçe tıklatıp içeriye girmesiyle, bir süre boyunca bakışlarımı onun üzerinden çekemedim. Yalnızca bir an, fazla baktığımı düşünsem de, sonrasında bu fikirden vazgeçtim.

Benimdi, istediğim kadar bakabilirdim.

Düşüncem, yüzümde aptal bir sırıtışa neden olurken, bakışlarımı, tıpkı benimkiler gibi, üzerimde hayranlıkla gezdirdiği bakışlarından koparıp aynadaki aksime odaklandım. Adımlarının bana doğru ilerleyişi, kalbimin atışlarını nedensizce arttırırkense, "Hazır sayılırım," diye mırıldandım. "Sırf seni bekletmeyeyim diye makyaj yapmaktan da çoktan vazgeçtim."

Aynadaki aksimin arkasında yerini alan varlığı, titrek bir nefes vermemi sağlamıştı ki, nefesimin yarısını içimde bıraktığının farkında dahi olmadan, eğildi ve yanağıma uzun bir öpücük kondurdu.

Doğal bir hareketle belime doladığı kolu, sırtımın göğsüyle birleşmesini sağladığında, nefesleri boynumu yakarken, "Dudaklarının tadı yalınken daha güzel," dedi. "Gözlerin zaten kendinden sürmeli ve zümrütlerin de fazlasıyla dikkat çekici." Başını kaldırıp, bir süre boyunca, aynadaki, fazlasıyla muhteşem gözüken aksimizi izledi. Ben de ona memnuniyetle eşlik ettim. O kadar güzel görünüyorduk ki... "Bu yüzden, makyaj yapmamak doğru bir seçim."

Boştaki elim, belimdeki koluna tutunduğunda, söylediği şeye karşılık yalnızca hafifçe tebessüm edip, bilincimin kontrolünden uzakta, kısık bir sesle, "Çok güzel görünüyoruz," dedim. Başımı dikleştirip, bakışlarımı aynadaki aksimizde özenle gezdirdim. "Fazla güzel. Her ikimizin de yalnızken, tek başına sahip olamadığı güzelliğe, sanki yalnızca birlikte ve birbirimizdeyken sahip olabiliyoruz."

Bu, yalnızca fiziksel bir şey değildi. Ruhsal olarak da bu böyleydi. Hatta en çok, ruhsal olarak böyleydi.

Bedenlerimiz her ne kadar yan yana olursa olsun, ruhlarımız birbirinden uzaktayken, her ikimiz de çekilmez, boğucu birer karaktere bürünüyorduk. Birbirimizden sözde nefret ederken birbirimizi yaralıyor, ama en çok yine biz yaralanıyorduk.

KOZ VE KÖZ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin